Her şeyin başladığı o güne gidiyoruz. Uzun yıllar doğsun diye beklenilen o umuda kavuşulan o an'dayız. Başlama tarihlerini buraya alalım lütfen.
04.09.2000
Çok hızlı olmalıydı olabildiğinden de çok. Her şeyinden vazgeçtiğini koruyabilmeli, emin ellere teslim edip öyle gitmeliydi yeşil gözlü sevdiğinin yanına. Çok da kanamıştı aslında ama dayanabilirdi. "Biraz daha sabır! " dedi kendi kendine.
Bahsedilen harabenin bu olduğunu diledi. Hata yapma ihtimali yoktu. Allah biliyor ya dayanacak gücü de kalmamıştı.
Sol üst tarafta üç milim kalınlıkta bir bıçakla açılmış oyukla, karşısında duruyordu yıpranmış eski kapı. İşaret konulduğuna göre gelmişlerdi ve onu bekliyorlardı büyük ihtimalle.
Ellerindeki uyuşma, kararan gözleri kaybettiği kanın vücuduna verdiği zararı ortaya seriyordu. Farkındaydı çok az vaktinin kaldığının sadece biraz daha...
Merdivenleri inip sağdaki dolapları karştırmaya başladı tek eliyle, minik kolu fark edip silik bir tebessüm kondurdu dudaklarına. Kolu çekmesiyle odanın ortasındaki eskimiş tahtaların çıtırdaması aynı anda gerçekleşti. Canı yanıyordu, tek eliyle tahtaları kaldırmak onu fazlasıyla yoruyordu da ama buda sorun değildi, sadece biraz daha...
Karşısında dik duran ama gözlerinden oluk oluk acı akan adama baktı. Bir daha bakamayacağının bilincinde olmak ne kadar zordu.
"Söz ver" dedi. Sesindeki ızdırabı saklama gereksinimi duymadan "Bana söz ver! "
Adam bütün yaralarına ve acılarına rağmen güzelliğinden hiç bir şey kaybetmeyen kadına baktı, cebinden küçük bir çakı çıkartıp sağ bileğindeki ateşle dağlanmış güneş simgesinin ortasına küçük bir çizik attı ve akan kan yere damlamadan kadının alnına bastırdı.Kan yere damlamadı ama gözünden akan yaş toprağa karıştı.
Kadın ela gözlerini kaplayan parıltıyla "Teşekkürederim, hiç bitmeyecek minnetim sana, sonsuzlukta bile" diye fısuldadı. Kucağındaki yarı yarıya kanla kaplı küçük bohçaya baktı, kendine bir kerelik müsaade etti sadece. Diğer yarısı hiç koklayamamıştı,hakkı yoktu fazlasına. Canına katmak ister gibi göğsüne bastırdığı bohçayı adama uzattı.
Ellerinin titremesini ve gözünden düşen bir damla yaşı durduramamaştı. Güçsüz bedeni daha fazla ağrıya katlanamadı, bacaklarının arasından sızan kan siyah pantolonundan belli olmasa da yoğunluğunu hissedebiliyordu.
"Dua..."
Sesindeki çaresiz tını sadece tebessümünü genişletti. O her şeyi bilerek kabul etmişti. Ona böyle suçlu gözlerle bakmasına hiç gerek yoktu.
"Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?"
Adamın tek damla yaşına bir tane daha eşlik etti.
"Sensiz yapamam!"
"Yapacaksın! Onun için, benim için, umut ettiğimiz gelecek için yapacaksın!"
Bedeni güçten düşüyordu. Hâli kalmamıştı ama onu son görüşünde gülümsemesiyle kalsın hafızasında istiyordu.
Duvara yaslanıp sürtünerek yere çöktü, elemin oluk oluk aktığı, çaresizliği alnına bir kare leke olarak yazılmış adama hep alıştığı gibi tebessüm etti. Ona son kez ama büyük bir inançla seslendi.
"Adı Şifa olsun mu abi..."
Bir kitabın var oluşunda sizin destekkerinizin önemi çok büyük. Desteklerinizi üzerimden eksiltmeyin kuşlarım🩵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİFA
ActionO kainatta aranan yaşam pınarıydı. Alparslan ise o pınarın yegane koruyucusu... Dünya üzerine örümcek ağı gibi yayılmış bir Birlik! Adının anlamını bedeninde taşıyan Şifa! Şifaya ilmek ilmek dokunmuş Alparslan! Sadakatin, sınırsız itaatin, aşkın, tu...