Bu bölüm bizim için çok önemli yavru kuşlar. Sır kapısından buhar efektiyle geçiyoruz artık. Keşke sizde azıcık destek olsanız caağğğnım kitabıma🤧
Şifa kapıyı kapatıp yukarı çıkarken Veronica'nın sesini duymasıyla adımlarını duraklattı. Barbarosa saef ettiği her bir söz kendineymiş gibi ağzında çok acı bir tat bırakmıştı. Yüzü buruştu. Bu kadının dili gerçekten zehirliydi ama sarhoşken tam bir çatal dile dönüşüyordu.
Barbaros için üzüldü bir an, ama kadının içindekileri kusmasının da belki faydası olur diye düşünüyordu. Aralarında çok fazla şey vardı ama çok az kelimeyle durumu idame ettirmeye çalışıyorlardı. Şifa Barbaros için üzülse de onun asıl içini yakan Veronicaydı. Hırsla adını söyleyen dilinin aksine gözlerindeki o çaresizlik elle tutulacak kadar somuttu. Hem bu kadar nefret edip hemde deli gibi sevmenin ağırlığı Şifanın kızılını mahvediyordu.
Hışımla saydırıp giden kadından sonra ağır adımlarla merdivenleri çıktı. Omuzları düşük, ayaklarını sürüyen adam nedense onu çok düşündürüyordu. Veronicanın gözlerindeki sevginin bir eşi de Barbarostaydı. Görmemek için gözlerinizi Veronicanın öfkesi gibi kızıl bir perde kaplamalıydı. Onu nasıl izlediğini defalarca görmüştü Şifa. İşte burda aklı çok karışıyordu. Bu kadar seviyorken nasıl bırakabildiğini aklı doğru yere oturtamıyordu. Beraber iyileşmeye çalışmak yerine bırakıp gitmesindeki mantığı çözemiyordu.
Bir yandan da istemiyordu Şifa, etrafında canı yanan insan görmeyi azıcık bile istemiyordu.
Özellikle kıyısından köşesinden anne ve babasına dokunmuş hiç bir insanın zarar görmesine tahammülü yoktu. Üstelik Barbaros amcasıydı. Belki amcalık yapmamıştı ama yine de babasının kardeşi olduğu gerçeğini öylece yok sayamazdı ki. Şifanın hayatı başlarken bir çok hayatın durduğu zamanda yirmi yaşında bir oğlan çocuğu olduğunu da yok sayamıyordu. Korku, acı, öfke belki de kayboluşuydu onu böyle korkakça kaçmaya iten. Bazen Şifa bile acıdan kaçma yolları üzerine düşünürdü. Mümkünmüş gibi!Sonra omuzlarını dikleştirdi. Neyseki Şifa korkak biri değildi. Kimseye kin tutamayacak kadar da balık hafızalıydı. Öfke hissini sevmezdi mesela. Zaten uyku problemleri vardı, öfke daha da artırırdı. Adımlarını daha güçlü attı.
O kızıl şeytan destek olmuyorsa Şifa olurdu. Barbaros'un kapısına geldiğinde kapıyı tıklatmak için kalkan eli, gürültüyle yaklaşan topuk sesiyle inmişti geri. Bu katta bulunan ortak banyoya kendini nasıl attığını anlamadı bile. Merak duygusuna engel olamadıpı için minik bir aralıktan gözetledi. İçerden bir inilti ve be dendiğini anlayamadığı öfkeli sözleri duyduğunda saha fazla duramadı olduğu yerde.Kapıya yaklaşsa bile içeriye girmekte tereddüt etti ilk. Kendini cesaretlendirip başını aralık bırakılmış kapıdan uzattığında çok hızlı geri çekilmişti. Gözleri iri iri açılmış bir halde gördüklerini sindirmeye çalıştı. Kendini toparlamasa kendi tükürüğünde boğulduğu yetmezmiş gibi birde yakalanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİFA
ActionO kainatta aranan yaşam pınarıydı. Alparslan ise o pınarın yegane koruyucusu... Dünya üzerine örümcek ağı gibi yayılmış bir Birlik! Adının anlamını bedeninde taşıyan Şifa! Şifaya ilmek ilmek dokunmuş Alparslan! Sadakatin, sınırsız itaatin, aşkın, tu...