Durgun Sulara Atılan Minik Taşlar

1.7K 221 69
                                    

Ben geldim benim minik kitap ailem

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben geldim benim minik kitap ailem.Umarım bölümü beğenirsiniz🥰Hoşunuza giderse sinyal yakmayı unutmayın😘

Bir süre birbirlerine sarılı kaldılar. Aslında Alparslan sarıp sarmaladı Şifa, o kollara teslim oldu. Bunu neden yaptığını sorsalar cevap veremezdi. Bu ihtiyaç gibi bir histi ve şu an düşünmekten en korktuğe şey bedenini sarmalayan adama muhtaç olma ihtimaliydi.

Havanın soğuğu iyice tenlerine vurmaya başlayınca Alparslan, kızın titreyen bedenine daha fazla kıyamadı. Arabaya doğru yönlendirip, arka kapıyı açarak binmelerini sağladı.

Şifa kendini tamamen soyutlamış bir şekilde dışarıyı izliyordu. Kafasında dönen görüntüler akıl sınırlarını zorlayacak cinstendi aslında.
Büyü gibi, sihir gibi bir şey...

Kendi yaptıklarını başka bir gözden izler gibi izledi. On beş yaşındaydı Duhan'ı iyileştirirken ama nasıl yaptığına dair en küçük bir fikri yoktu. Üstelik şimdiye kadar tek bir kare bile canlandıramamıştı geçmişiyle ilgili hafızasından ama kapkara bir gözün efsunlu sesi, belki de ondan iliklerine kadar yayılan güven hissi, bilmediği o sulara dalarsa boğulmayacağı güvenini uyandırmıştı kalbinde.

Bunu bir yerde okusa yada duysa delilik der geçerdi. Ama şu anda yaptıkları öylesi korkutucuydu ki hakkında konuşmanın bile yasak olduğu bir his yayılıyordu hücrelerine.

Uzun süren yol uykusunu getiriyor, onu mayıştırıyordu. Üstelik arabanın klimasından yayılan sıcak hava, göz kapaklarını açık tutmasını oldukça zorluyordu. Bedeni daha fazla dayanamadan br boşluğa doğru süzüldü.
U

yku ile uyanıklık arası bir yerde serçe parmağını okşayan hafif bir baskı hissetti. İşte bu uykuya direnen son kalesini yıkan hoş bir dokunuştu.

Alparslan yanında cama doğru kıvrılmış uykuya dalan kızı, rahat rahat inceleme fırsatı bulmanın keyfini sürdü belli bir zaman. Bal rengi uzun saçlar toplanmış, her yana yayılıp huzur veren o bebeksi kokuyu saklamıştı. Yine de tamamını ondan esirgemeyi başaramamıştı.
T

eninin kokusu... Alparslan bu kokuyu binlerce kilometre öteden bile artık bulurdu.

Duhan ona Şifa'nın fularını vermişti bir kere. Fular deterjan kokuyordu. Alparslan çekinmiş kullandığı, yıkanmayan bir şey ver diyememişti. Şifa'yı ilk gördüğü an tuhaf bir şekilde bağlanmıştı ona. Ad veremeyecek kadar değişik bir histi bu.

O gittikten sonra uykuya dalabildiği her an yeşil gözleri sızardı rüyalarına. Alparslan rüya görmezdi üstelik o zamana kadar. Bölük pörçük gördüğü imgelerde rüya diyebileceği kadar güzel olmazdı hiç.
O

nu karanlık ateşlerde yakan, boğup soluksuz bırakan karabasanları vardı Alparslan'ın. Ama adı gibi şifa olan kız, ona baktığı andan itibaren ilk rüyalarından başlamıştı deva olmaya.

ŞİFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin