Çınarın Sakladığı Balta İzleri

1.4K 194 77
                                    

yıldıza dokunduğunuza göre hadi başlayın, umarım seversiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yıldıza dokunduğunuza göre hadi başlayın, umarım seversiniz. Yorumlarınız hoşuma gidiyor, bilin istedim😉





Bu hayatı boyunca hissettiği belki de en güzel şey olabilirdi. Bir adam gelmiş hiç izin istememiş, hayatının ortasına bomba gibi düşmüştü. Öyle şeyler söylemişti ki hissedemediği ne varsa bir bir iliklerini doldurmuştu.

Dudaklarının kenarında ona dokunan kor parçaları, yanağına doğru dağılan sıcak soluk, biri dirseğinden diğeri belinde onu kavrayan  avuçlar…

Bu ona çok çok farklı bir şey hissettiriyordu. Kelimelere dökemezdi ama sanki yaşıyormuş gibi bir şeydi.

Yine karnında sinsice peydah olan o his, o çırpınış belirdi. Nasıl davranmasını bilemeyişinin de korkusu yüklenmişti aslında omuzlarına. Kımıldasa dudakları tamamen dudaklarına temas edecekmiş gibi geliyordu. Bunu nasıl karşılaması gerektiğini bilemeyişinin çekincesi de vardı üstelik. Ne çok karmaşayı aynı anda bertaraf etmeye çalışıyordu Şifa içinde.

Üstelik benine ibadet eder gibi mühürlenen dudakların tadını bilmek isteyen çok hain bir yanıyla da tanışmıştı aynı zaman içerisinde. Ya Alparslan çekilecek, unuttuğu soluğu almasını hatırlatacaktı yada Şifa ona dokundu diye nefessizlikten ölen ilk zavallı olacaktı.

Alparslan yavaş yavaş ayırdı dudaklarını mis gibi bebek kokan tenden. Şifanın gözleri öyle güzel bir koyuluğa boyanmıştı ki birinin gelip her duygu değişiminde yeşillerinin tonuyla oynadığını düşünecekti. Şifanın gözleri de olmasa duvar gibi ifadesiz bir  yüzü vardı ve ne düşündüğünü anlamak imkansızdı Alparslan için.

O konuşmadan Şifanın kendisine tek bir kelime bile söylemeyeceğini biliyordu. Ama Şifa'dan ılık ılık ona sızan heyecanı hissettikçe mutlu olmadan duramıyordu da.

Ellerini aldı bu sefer avuçlarının içine, nefesini vererek ısıtmak istedi.

“Buz gibi olmuşsun” diye bir fısıltı döküldü dudaklarından.
“Parmaklarının uçları kıpkırmızı olmuş,sızlamasınlar” diye devam etti fısıldayışına.

Şifa gözlerini bile kırpmadan onu izliyordu. Hayran olunası bir merhamet vardı adamda. Onda zarar gören her uzvu için acı çeken kendisiymiş gibi davranıyordu.

Üşüyen ayakları için “yazık değil mi benim canıma?” demişti. Sanki Şifa’yı acıtan her şey Alparslan’ı parçalıyormuş gibi. Sanki Şifanın tenini rüzgar okşasa Alparslanın bedenine tayfun olup savuracakmış gibi.

İşin belki de en ilginç tarafı Şifa buna bütün benliğiyle inanıyordu.

Alparslan’ın söylediği her şeyin doğru olduğunu içinde sorgusuzca kabullenecek küçücük bir kız vardı ve Şifa yine o kızla Alparslan sayesinde yeni tanışıyordu.

ŞİFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin