Harabeler ve Hazineler

3.6K 394 53
                                    

Yine yapmıştı aynısını, bir damla uyku için kan akıtacak kadar deliren iradesi yine onu bu enkaza getirmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yine yapmıştı aynısını, bir damla uyku için kan akıtacak kadar deliren iradesi yine onu bu enkaza getirmişti. Ne aradığını bilse böyle olmazdı belki ama ruhu cevabını bilmediği bir kıvranışın içindeydi.

Yirmi şubattan beri aynı kabusun kollarında çırpınıyordu, ruhunun huzur bulduğu tek yerin bu rutubet kokulu yıkıntı olması ne ironiydi ama. Gözlerini sürekli yıkık dökük enkazda gezdirip, neyi bulmayı planlıyordu asla bilmiyordu. Ama bir çok şey gibi bunu da kontrolü dışında gerçekleştiriyordu.

Bilmediği şeyin harabeler de saklı olan hazineler olduğuydu. "Sadece iki saat" dedi kendine. Elleri istemsizce ensesine gitti, hâlâ tam olarak iyileşmemiş, dokundukça sızlayan yarasına...

Böyle bir şeyle karşılaşacağını asla tahmin etmemişti. Şimdiye kadar ona yapılanların içerisinde böyle bir şey olmuş muydu acaba?
Kafası çok karışıyordu. Düşünüyor ama derin bir pusun içinde sorularına cevap bulamıyordu.

Düşündükçe aynı acı bedenini sarıyordu. İşin içinden çıkamadığı tek şey neden bileği değilde ensesi olduğuydu. Gördüğü kadarıyla aynı şekil onun bileğindeydi.

Eve dönüş yolunda bir kahkaha fırladı dudaklarından. Veronica bu sefer kesin onu parçalayacaktı. Bütün evi darmadağın ettiğine, herkesi sıra dayağına çektiğine ve o tuhaf aksanıyla ortalıkta emirler yağdırdığına bire yüz iddiaya bile girebilirdi. Kaçtığı için değilde onu alt ederek kaçmış olması onu çıldırtmış olmalıydı. Daha araziye girdiği anda haberinin olduğu kendisine sinirle bakan korumalardan belli oluyordu.
Hepsinin canına okumuştu.

Umursamaz maskesini takınarak büyük kapıdan içeri girip arabasını park etti. Babasından izin aldığı için annesinin tüm bağırtılarının geri tepeceğini düşünen bir kız edasıyla büyük salona girip oturdu. Kalbinin hızlı atışı ve gelecek olanı bekleyişi büyük bir heyecan dıygusu yayıyordu içine. Bir miktar da korkuyor muydu ne? Ama bu da keyif veriyordu sebepsizce.

Saçlarının bile sinirden alev alacağını düşündüğü kadın, sadece gözlerini dikip ona bakıyordu. Hadi başla artık dememek için kıvranıyordu resmen. Ama bir saçmalık vardı sanki. Bu işte bir tuhaflık olduğunu sezinledi, şimdiye kadar çoktan yarı ingilizce yarı Türkçe küfür etmesi gerekmez miydi? Niye sadece bakarak öldürmeye çalışıyordu ki?

O anda merdivenlerden inen ayak sesleriyle o tarafa döndü. Gözleri yerine dar gelmiş gibi dışarı çıkmak için baskı yaptı. Bu kadarını yapmış olamazdı! Ne yani sadece üç saat kayboldu diye Duhan'ı çağıracak kadar mı keçileri kaçırmıştı bu kırık Türkçe'li kindar? Yanağının iç kısmını ısırmaya başladı. Ceza için onu çağırmış olması hiç hoş değildi!

ŞİFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin