Kanatlara Vurulan Prangalar

2.2K 283 62
                                    

Selammmm minnak kitabımın değerli okuyucuları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selammmm minnak kitabımın değerli okuyucuları. Destek olmayı, yıldıza dokunmayı ve en azından üçer yorum yapmayı unutmazsanız o kadar mutlu olurum ki☺️
         

                                                           
  Bu saçma ruh halinden kurtulmalı, ayaklarını yere daha güçlü basmalıydı. Ona biblo muamelesi yapılması canını hiç olmadığı kadar sıkmaya başlamıştı.
Kendindeki kontrol sorununun da farkındaydı, ona yapılanlardan dolayı doğru düzgün düşünemiyor,  araştıramıyor,  sorgulayamıyordu. Yada yaptıkları aslında olması gerekenin çok altında kalıyordu.

Şifa akşam yemeğine katılmamıştı, kapısına defalarca gelen Duhan ve Veronica'ya verdiği tek cevap ise defolup gitmeleriydi.

O adam!

O adan Şifaya ne yaptıysa kendini çok kötğ hissediyordu. Hasta gibi yada başka bir şey. Emin değildi ki ne hissettiğinden.

Kafayı mı yiyordu acaba? Çünkü sağlıklı bir insan şu an kalbinin bulunduğu yerde bir nabız atışı hissedemezdi. Böyle bir şeyin mantığı yoktu asla ama tam iki kürek kemiğinin ortasında bir seğirti gibi duruyordu o nabız.

Sonra tam karnında hissettiği o şey! Aklını kaybediyordu. Gözlerine baba baka hissediyor musun demişti. Bildiği hatta kanıksadığı bir gerçeği Şifaya anlatmaya çalışır gibi hissettiği o gerçeği yüzüne vurmuştu.

Eve girer girmez karnında varlığını çözemediği öfke kendine ait değildi. Şifayı uykulardan kaldıran, bazı zamanlar nefessiz bırakan hisler gibi hem başkasının hemde kendinin bir parçasıymış gibi orda öylece duruyordu.

Duhanın ona bahsettiği bağın diğer sahibi evlerine yıldırım gibi düşen adamdı. Asla aklına bağ diye ona anlatmak istediği kelimenin böyle bir şeye dokunacağı gelmemişti ki.

Şifa onu hissediyordu ve gördüğü kadarıyla o adam da Şifanın hislerine gayet hakimdi.

Adımları duraksadı. Nasıl yani? Şu an içinde zaptedemediği bu merak ve öfke onun içinde de mi yer alıyordu? Bu çok rahatsız ediciydi. Git gide öfkesi katmerlendi. Mahremiyet denilen şey böyle pervasız yerle yeksa edilemezdi!

Yeterince odasında kendini hapsettiğine karar verip hazırlandı.

Siyah dar paça bir pantolon, yeşilin en koyu tonlarında balıkçı yaka bir kazak ve deri ceket işini görürdü.
Yüzüne bir şey sürmek istemedi. Şifa makyajı mutlu olduğunda yapan kadınlardandı.

Odasından çıkıp merdivenleri inmeye başladı. Salondan sesler geliyordu ama kulak verip dinlemeye çalışmadı. Bıkmıştı artık kıyıdan köşeden topladığı ekmek kırıntılarından. Biri ona bir şey anlatacaksa adam gibi karşısına geçip, söylemeyi öğrenmeliydi!

Kapıyı açmasıyla Duhan'ın sesini işitmesi aynı zamanda gerçekleşti.

"Nereye gittiğini zannediyorsun sen?"

ŞİFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin