2. bölüm

6.5K 466 41
                                    

Hızla giyindiğim tulumun fermuarını çekerken bir yandan da kendimi açıklamak için kelime bulmaya çalışıyordum. Beynim panikten mavi ekran vermişti.

"Açıklamak istesem de gerek yok bence." Dediğimde gözlerini kısarak üstüme doğru bir adım attı.

"Bana değil anana babana açıkla durumu, onlarda seni erkek evlat diye yetiştiriyorlar." Acımasız sözleriyle boğazım düğümlenmişti.

"Tamam, paydosta mezarlığa gider söylerim. İçin rahat olsun, cevap veremeselerde anlatırım durumu."

Yüzü önce bozuldu, sonra yediği bokun farkında olarak kızardı. Omzuna çarparak atölyeye girdiğimde bir süre daha orada kaldı.

Siparişleri kaydettiğimiz defterden Sevim ablanın ölçülerini alıp tezgahın başına geçtim. İstediği renkteki mdf plakasını ölçüp işaretlerken yanıma gelen adama bakmadım bile.

Diğer tezgaha geçip yaptığı ikinci ölçüleri işaretleyip kesime başladı. Usta gelene kadar dolu gözlerimle çalıştım, canım ustam halimi fark ettiğinde hemen yanıma geldi.

"Ayhan, neyin var oğlum?" Gözlerimi yere eğdim, ustamı sever ve sayardım. Bugün yaşadıklarımı anlatamayacağım için, çalışmaya başladığımdan beri ilk kez izin istedim.

"Usta ben bugün erken çıksam olur mu? Mezarlığa gideyim diyorum.." yutkunarak başını salladı, ailemin ölümü konusundaki hassaslığımı biliyordu.

"Tamam, çık sen." Elini bir kaç kez omzuma vurup hafifçe sıktı.

Üstümü giyinip mutlulukla geldiğim yerden dolu gözlerimle ayrıldım, yürüyerek mahallenin sonundaki mezarlığa gittim. Daha kapıdan girerken bile kokusu içimi rahatlatmıştı.

Islak toprak kokuyordu ve bu koku beni sakinleştiriyordu. Anne ve babamı sarmalayan bu toprağın kokusu bile beni sakinleştirmeye yetiyordu, ama bugün sinirli değil de üzgündüm.

"Ben geldim, uzun zaman olmadı gerçi ama özlediğinizi biliyorum. Bugün ilk kez yakalandım anne, kimsenin beni bu şekilde kabul etmeyeceğini biliyorum zaten. Yine de sizin benden utanıp size bunu açıklamam gerektiğini söyleyince çok üzüldüm."

Derin bir nefes alıp gözlerimi etrafta gezdirdim, koca mezarlık bomboştu. Hiç mi ölenlerin hasreti kalbine dokunmuyordu milletin, özlemleri ile ayakları buraya sürüklemiyordu onları.

"Ben böyle olmayı seçmezdim ki, Allah beni böyle yaratmış sonuçta. Allah'ın yarattığı vücuduma isyan mı edeyim yani, vardır rabbimin bildiği elbet."

Ellerimi annemin mezarındaki toprağa bastırıp bir süre toprak kokusunu içime çektim. Gözyaşlarım akmaya başlarken nefesim de sıklaştı.

"Hem ben herkese şaka yapsam bile kimsenin canını sıkmıyorum ki, gülsünler istiyorum sadece. Kadın olmaya hevesli değilim ama erkek olduğum kadar kadınım da ne yapayım."

Hırsla gözlerimi silip ellerimi sıktım, adamın bakışı gelmişti yine gözümün önüne. Dişlerim birbirine sımsıkı kenetlenirken gözlerimi de yumdum.

"Annem, ben ilk kez birisinden kötü bahsetmek istiyorum. İlk kez birisine sırtımı dönmek, Allah yaratsa da görmezden gelmek istiyorum. Sen beni affet annem, Allah zaten içimi bilir."

Mezarlıktan çıkıp gitmeden hayratta yüzümü ve ellerimi yıkadım. Şefom ağladığımı fark edince çok üzülüyordu, bir de onun canını sıkmak istemiyordum.

Eve gittiğimde ise harıl harıl yemek yapan ihtiyarla yüzüm gülmüştü. İçli köfte bile yapmıştı, sofra dolu doluydu.

"Teyzem, bütün mahalle yemeğe mi geliyor, bu sofra ne böyle?" Gülerek masaya iki tabak daha koydu.

"Yok oğlum, Yasemin ile oğlunu yemeğe çağırdım. Mahpuslukta hasret kalmıştır böyle yemeklere, gönlü de doyar hem sen iyi geliyorsun insanlara." Sözleri yüzümü güldürse de açlıktan ağrıyan karnımı doyurmak istiyordum.

"Çok var mı gelmelerine, çok açım ben bugün.." Çalan kapıyla cevap vermesine gerek kalmamıştı.

Teyzem kapıyı açıp Yasemin teyzeyle sarılırken bende gidip elini öptüm. Kapıdan giren kalıplı bedenle ise tüm enerjim solup gitmişti. Yasemin teyzemin oğlu dükkana gelen adamdı, yeni iş arkadaşım.

Aman ne güzel, bütün akşam somurtuk suratını görecektim. Ben de Ayhan isem onun lokmalarını boğazına dizecektim, yok öyle minik kalbimi kırıp da karşıma geçip tıkınmak.

Oyun başlasın o zaman...

SevimsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin