25. bölüm

3.4K 244 15
                                    

Sabah uyanıp bahçemizde kahvaltı yaparken yoldan geçip bize bakan komşulara gülümsedim. Birisi gülümsese de diğeri başını çevirmişti.

Hafiften bozulan moralimle önümdeki salatalıkla oynadım, kadınlığımda hafif bir yanma vardı. Dayanılmayacak gibi değildi ama kafamı kurcalıyordu, garip bir histi. İlk kez birlikte olduğumuz için mi olduğunu düşünüyor, cevap bulamıyordum.

"Güzelim...." Sinan'ın sesiyle bana dikkatle bakan gözlerine döndüm.

"Efendim..." sesim bile garip çıkmıştı.

"Neyin var, ağrın mı var? Acıyor mu hala?" Kızaran yüzümü tabağıma eğdim.

"Yok, acımıyor da hafif yanıyor. Şey düşünüyordum, garip bakanlar olacak mı diye..." yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.

"Baksınlar güzelim, umurunda bile olmasın. Biz mutlu olalım, kim ne düşünürse düşünsün." Kafamı sallasam bile içim bir tuhaftı, sabah banyo yaparken de utanmıştım zaten.

"Hadi güzelce doyur karnını, birazdan mezarlığa yola çıkarız. Ailelerimiz de sevinsin yattıkları yerde." Yüzümüzdeki buruk tebessümlerle kahvaltımızı yaptık.

Önce ailemin mezarına gittik, sonra Sinan'ın babasının. El ele, mutluluğumuzu gösterircesine dualar ettik, hasret giderdik. Sinan babasının mezarını suladı, ben aldığım çiçekleri toprak kaba bıraktım. Mezar taşını da yıkadım, birkaç ot çıkmıştı onları temizledim.

"Keşke siz bari sağ olsaydınız, benim iki babam da ölmüş oldu. Neyseki artık bir annem var, merak etmeyin. Annemiz bize emanet, ona gözümüz gibi bakarız." Sinan hafifçe burnunu çekti.

Ağlamıyordu ama gözleri dolu doluydu, koluna girip başımı göğsüne yasladım. Diğer eliyle sırtımı okşuyordu, orada uzun süre oturduk.

"Babamla arkadaş gibiydik her zaman, ilk defa bir erkekten hoşlandığımda koşarak gidip babama söylemiştim. Gözleri o kadar büyümüştü ki...." gülen yüzüne bakıp gülümsedim.

"Bana emin olup olmadığımı sordu, büyük bir özgüvenle emin olduğumu söyledim. Saçlarımı okşayıp, 'tamam' dedi sadece. Bir daha hiç bu konuyu konuşmadık, zaten sonra öyle çok sevgili olaylarına da girmedim." Kafamı salladım.

"Sonra bir gün annem aradı, babamın vefat haberi için. Huzurla gözlerini yumdu bu hayata, tek mutlu olduğum şey bu. Hastalık falan çekmeden, uykusunda huzurla öldü. Sevdiği kadın yanında, hatta kollarındayken."

Hafif bir tebessüm yayıldı yüzüme, sevdiğinin kollarında huzurlu bir ölüm en mutlu son olabilirdi. Boğazımdaki yumruyu yutkunarak geçiremeyeceğim kesindi.

"Benim ailem trafik kazasında öldü, annem üç gün daha yaşadı ama dayanmadı vücudu." Beni daha sıkı çekti göğsüne, nefesini zor alîr gibiydi.

"Hadi gidelim hayatım, tatlı yiyelim bir yerlerde. Canım tatlı istedi birden." İstemese bile benim kocam üzülürken burada daha fazla duramazdım, sonra sık sık yine gelirdik.

"Ne tatlısı istedi canın güzel eşim?" Gülerek boynuna bir öpücük kondurdum, iki yana salladım koca bedenini.

"Çikolatalı bir şeyler?" Sorar tonlamamla güldü.

"Üstüme çikolata dökebilirim..." kaşlarını oynatınca gülüp uzaklaştım.

"Belki sonra.... şimdi daha az tahrik edici bir tatlı istiyorum." Elimi uzatıp tutmasını bekledim, sonra mezarlığın çıkışına doğru ilerledim.

"Supangle yiyebiliriz, onu bende çok seviyorum." Kafamı sallayıp ön koltuğa kuruldum.

"Sonra da senin teninden çikolata yerim, senin hakkını ben kullanayım madem erteliyorsun." Gülerek kafamı cama çevirdim.

"Sen iyice kudurdun valla, annen haklıymış. Galiba baban da yeni evliyken böyleymiş." Sinan gülerek arabayı çalıştırdı.

"Babam ölene kadar öyleydi, az yakalamadım onları koklaşırken. Popoma kaç kez terlik yedim babamdan." Artık açıkça gülüyordu.

"Yani güzelim, bir ömür öpüş koklaş yaşamaya hazır ol. İleride bizde çocuklarımıza yakalanırız belki, komik olur düşünsene." Kıkır kıkır gülerken uzanıp elimi avcuna aldı ve avcumu öptü.

"Belki de bir sürü çocuğumuz olur ve sana ayıracak vaktim kalmaz." Gülerek konuştuğumda kaşları çatıldı.

"Çocukları annemlere bırakıp soluğu koynunda alırım, isterse yirmi tane olsun." İkimizde gülerken tatlıcıya doğru yola çıktık ve gülümseyerek tatlılarımızı yedik.

SevimsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin