Açık kahve keten pantolon ve beyaz keten gömlek giymiştim. Elimdeki çantada evraklarım vardı, hastaneden %80 kadın ve %20 erkek olduğuma dair belgeler duruyordu.
Dış görünüşüm erkek olsada, içten çoğunlukla kadın gibiydim. Erkeklik organım oldukça küçüktü, başparmak kadar falandı herhalde. Rahmim doktora göre oldukça sağlıklıydı, hatta bir çok kadında bile böyle sağlıklı bir rahim görmediğini söylemişti.
Terleyen ellerimi yıkayıp evden çıktım, neyse ki teyzem Yasemin teyze ile hazırlıklar için çarşıdaydı. Sinan kornaya bastığında ellerimi pantolonumun yan tarafına sildim.
Arka koltukta oturan Reşat bana sırıtarak bakıyordu, ben de hafifçe gülümseyip ön koltuğa kuruldum. Sinan hemen saçlarımı öpüp kokumu içine çekmişti, bende yara izinden öptüm onu.
"Şimdi sizin nikahı kıyacak bu imam, deli falan değil... değil mi?" Reşat gülerek konuşunca Sinan da güldü.
"Lan çeyrek, kurcalama sen oraları. Zaten adamı bir daha görmezsin, uzak buraya." Kısa bir nefes alıp çantamı sıkı sıkı tuttum. Remzi abiyi almaya gidiyorduk şimdi, benim için alışveriş yaptığımız mağazaya geldik.
Kapıda bekleyen adam direk arabaya doğru geldi, arka koltuğa oturmadan önce Reşat'a bakıp yutkunduğunu gördüm. Reşat başını cama çevirmişti o gelince, biz yola çıkarken selamlamalar yapıldı.
"Bizi kabul ettiğiniz için teşekkürler hocam." Pamuk yüzlü yaşlı imam güler yüzle bizi yerdeki minderlere yönlendirdi.
"Buyurun gençler, bakalım şu evraklara." Hemen çıkartıp uzattım adama.
"Maşaallah, yaradan bilir neyi nasıl yapacağını." Yüzüm kızarmıştı, utançtan kafamı yerden kaldıramıyordum.
"Ben alayım hocam evrakları, al gülüm koy çantana." Elimdeki çantaya geri yerleştirdim hemen kağıtları, heyecandan ellerim titriyordu.
Yaşlı adam dingin bir sesle besmele çekip dualar okumaya başladığında bende avuçlarımı açtım yaradana. Dualarım yaptığım bu büyük seçimden utanmamam için yakarıştan ibaretti, gönlüm bu adamı seçtiği için af dileyip yalvarıyordum rabbime.
Bana bir ömür hep böyle baksın diye...
Ben başım eğik duaya dalmışken hocanın bana soru sorduğunu fark ettim.
"Handan'dan doğma, Kudret'ten olma Ayhan... Sinan'ın eşi olmayı kabul ettin mi?" Sinan'a baktığımda masum bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Ettim." Dediğimde kesik bir nefes aldı.
Hoca tekrar sordu.
"Ettin mi?" Kaşlarım çatılmıştı.
"Ettim?" Dedim sorar gibi, adamın yüzü hafifçe güler gibi oldu.
"Ettin mi?" Diye bir daha sordu. İnanmıyor gibi miydi acaba diye düşünüp gür bir sesle cevapladım.
"ETTİM." Küçük bir gülüş çıktı herkesten ama hemen sustular. Hoca Sinan'a döndü.
"Yasemin'den doğma, Mahmut'tan olma Sinan... Ayhan'ın eşi olmayı kabul ettin mi?" Sinan bana bakıp sessizce gülerek cevapladı.
"Ettim." Ona da üç kere sormuştu, dudağımı ısırıp gülmemek için kendimi tuttum. Bende bir bana üç kez soruyor sanmıştım.
"Mehir olarak ne veriyorsun eşine Sinan oğlum?" Mehir'in ne olduğunu bilmediğim için öylece hocaya bakıyordum.
"Aile yadigarı bu gümüş tesbihi, evimi ve bir kilo altın veriyorum." Remzi abiden 'oha' diye bir nida çıktı, hoca kızar gibi bakınca hemen özür diledi.
"Mehir evliliğin teminatıdır çocuğum, eşinin gönlü bol maşaallah. Ben nikahınızı tamamlıyorum, rabbim de rızkınızı bol etsin." Adam ellerini açıp bir kez daha duaya başlamadan şahitlerin de şahitliğini sordu ve dualarla nikahımızı kıydı.
Sinan artık göklerde de benim kocamdı, bunun verdiği iç huzurla elini öpüp alnıma koydum. Bana şaşkın ama mutlu bir ifadeyle bakıp elimin üstünü ve alnımı öptü. El ele camiden çıkıp Remzi abinin ısrarıyla yemeğe gittik, Sinan ailemize haber vermişti.
"Artık kocamsın..." yemekte kulağına sokulup fısıldadığımda gülümseyip benim kulağıma eğildi.
"Artık kocamsın..." gülerek kolunun altına sokuldum, saçlarımı öperken Reşat'ın Remzi abiye dikilmiş bakışlarını gördüm.
Bunlarda da vardı bir olaylar, ben de Ayhan isem bulurdum ne olduğunu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimsiz
General FictionHerkese çektiren mahallenin piçi hapisten yeni çıkan ağır abiye kafayı taktığında sabrını sınamaktan çekinmiyordu.