22. bölüm

3.7K 280 19
                                    

Giydiğim takım tam üstüme göre olsa da sıkıyor gibi hissediyordum, özenle şekillendirilmiş saçlarım ve şık takımımla Yasemin teyzenin odasında dikiliyordum. Sinan hazır olunca beni alıp bahçedeki eğlenceye indirecekti, kalbim deli gibi atarken kapı tıklatıldı.

Sinan'ı ilk kez bu kadar yakışıklı görmüştüm, aralanan ağzımla ona bakıyordum. Sırıtarak yanıma geldi ve elimi tutup sakince öptü.

"Hadi inelim güzelim, herkes bizi bekliyor." Elini sıkıp yutkundum.

"Sinan, çok heyecanlıyım. Sakinleşmem için yok mu bir taktik falan." Buz gözlerini üstüme dikip beni kendine çekti ve ne olduğunu anlamadan dudaklarıma kapandı.

Nefesim kesilmişti ve bu güzel his yüzünden kalbim durmak üzereydi. Gözlerim kayarak kapanırken alt dudağımı ağzına alıp sertçe emdi, etkisi karnımı titreten bir elektrik akımı gibiydi.

"Sakinleştin mi?" Boğuk sesiyle söyledikleri beynime ulaşmamıştı.

"Hı?" Dedim sadece. Derin bir nefes alıp sabır çekti ve beni de kendisiyle ilerleterek yürümeye başladı.

"Nefes al güzelim, sakinsin artık. Bak sevdiklerimiz bizi kutlamak için bekliyorlar, gülümse biraz." Hafifçe gülümseyip elini sıkı sıkı tuttum.

Bahçe tahmin ettiğimden daha da kalabalıktı, beni en çok şaşırtan ustamın ailesiyle birlikte oturuyor olmasıydı. İkimizi görenler alkışlamaya başlayınca utanıp Sinan'ın koluna tutundum, hafif bir dans müziği çalıyordu.

Sinan bizi ortadaki boş alana ilerletip tam ortada durdu, ellerini belime koyup iyice kendine çektiğinde yutkunup muzipçe sırıttım. Gözleri koyulaşıyordu bana baktıkça, içimi titretiyordu bu hali.

Kollarımı boynuna uzattığımda sağa sola sallanmaya başladık, bir kaç kişi daha bize eşlik etti. Ustam oğlunu masada teyzeme bırakıp eşini dansa kaldırmıştı, yanımıza yaklaştılar dans ederek.

"Allah daim etsin çocuklar, Yasemin arayınca çok sevindim." Sinan ustamla konuşurken, ben utançla başımı eğmiştim.

"Oğlum merak etme, zaten bu hafta bir iş yok. Vakit geçirin birlikte, evlilik bu kolay değil. Ama size bir tavsiye, her konuda konuşun, her konuda. Sevmediğiniz şeyleri söyleyin ve öyle herşeye gönül koymayın. Birde yatağa küs girmeyin."

Hafif hafif hızlanan tempoyla Ankara havasına geçiş yaptık, güzel oynuyordu Sinan hakkını yiyemem. Tabi bende az değildim, ayrıca oynamayı çok da severdim. Değişen oyun havalarıyla güzelce eğlendik, mahalleden bir kaç aile bile gelmişti.

Bizi iki sandalyeye oturtup avcumuza kına yaktılar, Yasemin teyze her avcuma birer altın koymuştu. Benim teyzem de Sinan'ın avcuna koymuştu altınları.

Takı töreninde Sinan yüzüğümü, kolyemi ve bileğime oldukça pahalı görünen bir saat takmıştı. Bende ona yüzüğünü taktım, teyzem elinde bir kutuyla geldiğinde bana uzattı.

Babamın eski köstekli, zincirli saati vardı. Onu Sinan'ın yeleğine takıp cebine soktum, bir altın künye ve bir de kalın zincir vardı. Boynuna uzanırken parmak uçlarımda yükselmiştim ve o da eğilmişti.

Boynunu hafifçe öpüp zinciri taktım, teyzem kutuyu Yasemin teyzeye verip beşi bir yerdeleri bana takmaya başladı. Bir sürü vardı ve çok ağırlardı.

"Yuvanız bereketli olsun, rabbim utandırmasın." Ustam altını Sinan'a takarken iyi dileklerini dile getirmişti.

"Reşat'tan reşaaatttt...." şakacı bir sesle bağıran Reşat'a gülümsedim, benim yakama tutturduğu reşat altına iki kez vurup sırıttı.

"Delikanlı, altınlarını kocana kaptırma bak. Hemen arabayı yükseltelim diye tutturur." İkimize de sarılırken kulağına yaklaştım.

"Umarım sen de çok mutlu olursun Reşat." Hafifçe dolan gözleriyle gülümsedi burukça.

"Benim için bu ihtimal imkansızdan da imkansız gül oğlan." Ona gülümseyip omzunu patpatladım.

"Belki değildir be, denedin mi ki?" Kafasını iki yana sallayıp mutluluklar diledi ve uzaklaştı.

Remzi abinin Reşat'ın arkasından öylece bakakaldığını görünce gülümsedim. Rabbim olmaz demediyse o iş asla imkansız değildi, ben de Ayhan isem bunlar için kolları sıvardım.

SevimsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin