"Ne yemek yapalım yavrum?" Sinan kollarını sıvayıp mutfağa girerken sormuştu.
"Hmmm, bilmem. Canının özellikle istediği birşey var mı?" Gözleri parladı hemen, bu adam bu kadar yemeğe aşık olduğu halde nasıl bu kadar fit bir vücudu vardı anlamıyorum.
"Patates dolması, patlıcan dolması." Ona garip garip baktım, isteye isteye dolma istiyordu.
"Tamam, ben hallederim. Sen çarşafları ser terasa." Utanmıştım yine, gece değiştirmek zorunda kalmıştık çarşafları.
"Hemmeeeennnn..." dedi uzatarak oyuncu bir şekilde.
Balkondaki sepetten patatesleri, kilerden de kuru patlıcanları aldım. Önce içi hazırlayıp sonra patatesleri oydum, elim alışkın olduğu için kısa sürede bitmişti.
Ocağa koyduğum orta boy tencereye baktım, yanına bir çorba koymaya karar verdim. Bir de cacık yapardık, ohhh mis..
Sinan ıslık çalarak merdivenlerden inerken haline güldüm biraz, koca adamın elinde çamaşır sepeti ufacık kalmıştı. Ben salatalıkları rendelerken arkamdan gelip sokuldu, boynuma kondurduğu öpücükler masumluktan çıkmaya başlayınca onu kalçamla itip dolaba yöneldim.
"Kocayı itip kakmak ayıp olmuyor mu güzelim, sanki ne yaptım? Azıcık öptüm altı üstü." Başımı 'tabi, tabi' der gibi salladım.
"Valla hiç öyle durmuyordu gidişat, yemekler yanar. O kadar uğraştım, olmaz hayatım." Çocuk gibi ofladığında kıkır kıkır güldüm, adam gerçekten enerji doluydu.
"Acıyor mu yoksa, ondan mı istemiyorsun?" Hafifçe kızarıp yoğurdu çırpmaya başladım.
"Acımıyor, sorup durmasana Sinan. Bilerek utandırıyorsun herhalde." Boynuma giren başıyla kafamı yana eğdim, hemen açığa çıkan yeri öptü.
"Utanmana gerek mi var sanki, acıyorsa öperim geçer." Ben daha da kızarırken teyzemin sözleri gelmişti aklıma, yaşlı şeytan biliyordu tabi bunların başıma geleceğini.
"Sonra-sonra öpersin." Uzun ve sesli bir öpücükle boynumu öpüp güldü.
"Öperim tabi yavrum, yalar yutarım, emcüklerim de." Kafasına çırpma telini vurup önünden kaçtım.
"Ya Sinan diyorum, yapma şunu. Adam biraz uslu dur yaaa." Kısık sesle gülerek beni sıkıca sardı ve sert sert öptü.
"Kocaya adam denmez, aşkım denir, hayatım denir, kocacığım denir. Sevgi sözcükleri harici hitapları duymuyorum ben." Oyuncu tavrıyla gülüp kulağına uzandım.
"Aşkımmmm, hayatımmm, bitanemmm, kocammmm, herşeyimmm." Kısık sesli söylediğim sözlerle derin bir nefes alıp verdi ve yutkundu.
"Yemeği kapat yavrum, yoksa yanacak kesin." Koyulaşan gözlerine bakıp yutkunduğumda başıyla ocağı işaret etti. Uzanıp kapattım titrek ellerle.
Bir saniye sonra havalanmıştım ve ters sallanıyordum. Hızla, ikişer üçer çıktığı merdivenlerden sonra odamıza yürüdüve içeri girince beni yatağa attı.
Ne ara beni soydu, ne ara kendisi soyundu anlayamamıştım. Bacaklarımın arasına girişini çok net hatırlıyorum ama, içimi bile yalayan dilin hissettirdiklerini de öyle.
Kısa süre sonra odada benim inlemelerim yankılanıyordu, içimi doldurana kadar sessizce inliyordum ama bu dolulukla sessiz olmak imkansızdı.
Yükselen sesimle birlikte hareketleri daha da sertleşiyordu, vücudumu yükseklerden düşüyormuş gibi bir his sararken ona sımsıkı tutundum. Kendini içime daha da sert iterken bir elini minik sertliğime atıp okşadı ve ben çığlıklarla sona ulaştım.
"Güzelim, içine geliyorum." Sadece kafamı sallayabilecek kadar enerjim vardı. Daha da hızlanıp büyük ve erkeksi bir inlemeyle içime boşalmadan hemen önce dudaklarımı sertçe öptü.
Onun kokusu ve sıcaklığıyla sarmalanmış halde uzanırken gözlerim kapanmaya başladı ve uykuya yenik düştüm. Uyandığımda ise yatakta tek ve giyiniktim. Sinan yoktu...
Merdivenlerden uyku sersemi inerken masayı hazırlayan kocamı gördüm, öyle rahat bir erkeksiliği vardı ki sanki benim kocam olmak için doğmuştu sadece.
"Aşkım..." sesimle bana döndü.
"Bir daha beni yatakta tek bırakma." Bozuk sesimle başını sallayıp yanıma geldi ve beni küçük bir çocukmuşum gibi kucakladı.
"Emrin olur güzelliğim benim, sen ne dersen o." Kollarımı boynuna dolayıp başımı da omzuna yasladım.
"Teşekkür ederim..." beni sevdiğin ve mutlu etmek için bu kadar çabaladığın için diyerek içimden tamamladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimsiz
General FictionHerkese çektiren mahallenin piçi hapisten yeni çıkan ağır abiye kafayı taktığında sabrını sınamaktan çekinmiyordu.