Yemeğin bitimine yakın tatlıları getirdiğimde Yasemin teyzemin yüzü daha bir gülmüştü. Dün büyük bir açlıkla yapıp soğumasını beklerken uyuya kaldığım mükemmel sütlaçlarım onlara nasip olmuştu çünkü.
"Sinan'ım da en çok sütlacı sever, ne güzel tesadüf." Gülerek elimi koluna atıp hafifçe okşadım.
"Ben de çok severim valla, bence bu bir işaret. İkimizin en sevdiği tatlıyı yapıp, bir lokma bile yiyemeden Sinan'a nasip olması bizim ne kadar iyi arkadaş olacağımızın işareti olmalı." İçimden gülerek 'sütlaç kankaları' diye alay etsem de yüzümde samimi bir gülüş vardı.
"Bak tadına, eminim ki beğenirsin. İlk kez başkası tadına bakıyor tatlımın, hep kendim için yapmıştım. Şefomun tansiyonu olduğundan yiyemiyor." Kolundaki elime bakıp minik kaşıkla bir lokmayı ağzına götürdü, dudakları kıvrılırken ikinci lokma için sabırsız gibiydi.
Onun hızla ufak kaseyi bitirişini izlerken gülümsüyordum, kendi kasemi de onun önüne ittim. Yok falan dese de hemen kaşıklayınca hafifçe kıkırdadım.
Dudakları yalamaktan parlıyordu, güzel dudakları vardı. Benim kendisini, daha doğrusu dudaklarını izlediğimi görünce duraksadı. Yasemin teyze ve teyzem mutfağa gitmiş çay koyuyorlardı.
"Üstüne bir kahve yapayım mı Sinan, iyi gider." Garip bir bakış attı bana, tartıyor gibiydi.
"Olur, teşekkürler. Af dilemeden affettiğin için de teşekkür ederim." Gülüp yüzüne yaklaştım gülümseyerek.
"Yakışıklı erkeklere uzun süre sinirli kalamıyorum, ama bunu kullanmaya kalkma." Kafasını sabır dilenir gibi sağa çevirip bir nefes verdi.
"Ben kahveyi yapayım, burada mı içeriz balkonda mı?" Balkona bakıp oraya ilerledi.
Teyzem her akşam kahve içmezdi o yüzden istiyor mu diye sorunca çayı tercih ettiler. Onlar salonda örgülerine girişirken ben de kahveleri yapıp balkona geçtim.
"Sinan, annen orta seviyor dedi umarım doğrudur." Beni başıyla onaylayıp kahvesine uzandı, ben de suyunu ve çikolata dolu minik kaseyi yanına bıraktım.
Yüzünün yaralı tarafı bana dönüktü ve ayıp olduğunu bilsem de dikkatle inceliyordum. Bana dönen gözleri neşesizdi ve buna rağmen dudakları kıvrıldı.
"Beğendin mi, hapise girmeme sebep olan yara bu. Namus belası..." Annesine sarkıntılık eden adamı döverken yüzüne darbe aldığını duymuştum ama bıçak darbesi olduğunu bilmiyordum.
"Çok yakışmış, mükemmel yüzündeki tek eksik oymuş sanki. Cuk diye oturmuş yerine." Bu konuda ciddiydim, bence yara izleri, doğum lekeleri insanı tamamlardı.
Hayretle bana bakıp başını sağa çevirirken ağzının içinden bir 'haspinallah' çekti. Gülerek bir parça çikolatayı kahveme batırdım, hafif erimeye başladığında emip şekersiz kahvemden bir yudum aldım.
"Adam gibi ağzına atsana oğlum, ağzın yüzün batıyor çocuk gibi." Dudağımı yalayıp omuz silktim.
"Olmaz babacığım, ben emerek yemeyi seviyorum." Kahveyi alıp büyük bir yudum alırken tepkisini görmek için onu izliyordum. Yüzü buruştu hafifçe ama bir yudum daha aldı, kıvrılan dudağıyla bana bakınca hafifçe güldüm.
"O zaman Allah'ın emri, peygamberin kavliyle seni Süslü'ye istiyorum." Yüzüm buruştu, Süslü Yasemin teyzenin yaşlı köpeğiydi.
"Aşk olsun, bizde damada tuzlu kahve yapılır kayınbiradere değil." Bu sefer gözlerine ulaşan gülümsemesiyle gözlerime baktı.
"Süslü kahveyi pek sevmez, ben içeyim dedim." Düşen yüzümü dışarı çevirip ofladım, tuzlu da olsa kahveyi bitirmişti.
"Ya deli misin, niye içiyorsun hepsini? Karnın ağrıyacak adam, canını da düşünmüyor." Bana gülerek benim kahveme uzanıp ağzındaki tadı silmek için bir yudum aldı, tuzlu kahveden daha çok buruşmuştu yüzü.
"Zehir içsen daha tatlı gelir, bu ne?" Gülerek kahvemi bitirip fal kapattım, gözleri fincana dokunup yüzüme döndü.
"Bu fal saçmalığına inanmıyorsun değil mi, hurafe bunlar. Uydurmaca." Omuz silkip güldüm, dudağımı ısırıp ona bir sır verir gibi yaklaştım.
"Ben herşeyde olduğu gibi fal kapatmayı da eğlencesine yapıyorum. Eğlenmek için neler yaptığımı duysan şaşar kalırdın." Yutkunup pantolonuma bakınca sırıttım, parmaklarımda oynatacaktım onu daha dursun o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevimsiz
General FictionHerkese çektiren mahallenin piçi hapisten yeni çıkan ağır abiye kafayı taktığında sabrını sınamaktan çekinmiyordu.