Kapalı göz kapaklarımın üstüne düşen gölgeyle uykumdan koptum ama gözlerimi açmadım.
Birden birisi üzerime eğilince hemen kendime gelerek gözlerimi açtım ve bana dokunmak üzere olan kişiye baktım.
"Doruk?" Diye uykulu bir sesle mırıldandım.
Tam konuşmak için dudaklarını aralmıştı ki konuşmaktan vazgeçip elindeki kendi battaniyesini benim üzerime örttü. Ardından hızlı adımlarla kendi yerine geçip oturdu. Ellerini üzerindeki benim montumun cebine koydu.
Gözlerimi kırpıştırarak yerimde doğruldum. Üzerime örttüğü battaniyeye bakıp "Bu ne içindi?" Dedim ve battaniyeyi üzerime çektim.
"Üşüyor gibiydin." Dediğinde sırıttım.
"Benden eskisi kadar nefret etmiyor musun artık?" Birkaç saniye yüzüme bakıp omuz silkti.
"Kötü biri değilsin." Dedi masum bir ifadeyle bana bakarken.
Gülüşüm dondu. "Kötü biri değil miyim?" Diyerek onu tekrar ettim.
Tepkime afalladığı belli olurken kirpiklerini kırpıştırdı birkaç kere.
"Sadece montumu verdim diye iyi biri olduğumu düşünecek kadar aptal mısın?" Kaşları çatıldı. "Birisi senin için gözlerinin önünde canını bile feda etse ona iyi biri deme. Yoksa bu sokaklarda hayatta kalamazsın."
Tekrar sinirleniyor gibiyken ayağa kalktı. "Siktir git." Dedi ve ellerini montun cebine koyup hızlı adımlarla uzaklaştı.
O gittikten sonra başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yağmur yağacak gibiydi.
Ayağa kalktım ve battaniyeleri kenara bırakıp kartonu üstüne koydum. Bu mahallede herkesin herkesten haberi vardı, bu yüzden battaniye gibi şeylerin çalınması çok küçük bir ihtimaldi.
O velet montumu da götürmüştü ve ben üşüyordum şu an.
Oflayıp inşaata doğru yürümeye başladım. Dakikalar sonra varmıştım zaten.
"Kolay gelsin." Dediğimde birkaç kişinin gözleri bana döndü.
"Eyvallah Yamaç."
Mustafa abinin yanına gidip her zamanki gibi yapabileceğim ne var diye sordum. Bana duvarlara alçı yapma işini verdiklerinde akşama kadar işim yaptım.
İş sonunda Mustafa abi yanıma geldi. Eldivenleri çıkarırken ona baktım. Cebinden çıkardığı 250 tl'yi bana uzattı.
"Al aslanım." Ayağa kalkıp parayı aldım.
"Eyvallah abi." Gülümseyip başını salladı.
"Eve mi Yamaç?" Diye sordu Hasan abi yanıma adımlarken.
"He abi eve." Dediğimde duraksadı.
"Kusura bakma oğlum." Dedi mahcup bir ifadeyle.
Eldivenleri tuğlaların kenarına bıraktım. "Yok abi ne kusuru, alıştım artık."
Birbirlerine baktılar ama bir şey demediler.
"Ben çıkıyorum, iyi akşamlar." Dedim üstümü silkeleyip.
"Dikkat et oğlum, iyi akşamlar."
Büyük adımlarla inşaattan çıktım.
Eski bir parkın önünden geçerken durup parka baktım. Burada mı kalsaydım acaba? Bank gibi yerler uzun boylu olduğum için yerde yatmaktan daha rahatsız geliyordu bana. Kendime kalacak düzenli bir yer bulmalıydım.
Elime hiçbir zaman doğru düzgün nakit para geçmemişti ki kalacak bir yer bulayım. Bir kimliğim dahi olmadığı için hiçbir yerde beni işe almıyordu. Kimse üstü başı pis, sokaklarda sürünen bir serseriyi iş yerine sokmak istemiyordu. Ben de anca inşaat gibi yerlerde çalışıyordum.