Bu ikili de okumak istediğiniz sahneleri yazın buraya. Final olmadan önce onları da yazayım <3
***
"İki kağıt parçasına 1600 lira verdiğimize inanamıyorum." Dedim bileğimdeki kağıttan bilekliğe bakarken.
"İlk hangisine binelim?" Dedi Doruk etrafına bakıp.
"Sen bin, ben seni bekleyeyim." Dediğimde bana ters ters baktı. "Yavrum çocuk değili-" Sözümü kesti.
"Zaten bunlar çocuklar için değil. Hem sen niye kendini bu kadar yaşlı sanıyorsun ya?" Elimi tutup yürürken "Bence ilk şu trene binelim." Dediği yere baktım.
"Düşeriz lan ondan."
"Düşmeyiz Yamaç." Diyerek trenin olduğu yere ilerledi.
Etrafta gözlerimi gezdirdim. Kocaman bir lunaparktı burası, etrafta bir sürü turist vardı ve kalabalık bir yerdi.
"Çok sıra var." Dedim önümdeki insanlara bakıp.
"10 dakikalık sıra var yok." Dedi Doruk heyecanlı bir ifadeyle. Bana bakıp "Geçen sene Taner heves etti diye beni zorla getirmişti buraya. O zaman isteksiz olmama rağmen çok eğlenceli gelmişti ve 'Buraya Yamaç'la gelmeliyiz' diye düşünmüştüm."
"İlk defa lunaparka geliyorum ben." Diye mırıldandım gözlerimi tekrardan tren sırasına çevirip.
"İlkin benimle olacak."
Ona baktığımda gözlerim kulağının altındaki yanık izlerine kaydı. Uzun süredir dokunmadığı için çok dikkatimi çekmiyordu ama şu an tepedeki güneş yüzünden lekeler daha koyu bir renge bürünmüştü. Bu yüzden gözlerim oraya kayıp duruyordu.
"Yamaç bundan sonra şuna binelim." Diyerek eliyle başka bir yeri gösterdi.
İşaret ettiği yere bakarken kaşlarım çatıldı. "Onun olayı ne?"
"Çok yükseğe kaldırıyor, sonra bir anda aşağı iniyor."
"Çok saçma." Dediğimde Doruk oflayıp kolumu ısırdı. Saçlarından tutup uzaklaştırdım onu. "Isırma deli."
"Sen ısırıyorsun ama beni." Diyerek yakasını aşağı kaydırıp ısırdığım köprücük kemiklerini gösterdi. Kaşlarımı çatıp etrafıma baktım ve yakasını kapattım.
"Açmasana oğlum bi' yerlerini."
Kıkırdadı. "Kıskanma."
Tam bir şey diyecekken bizim sıramızın geldiğini görünce hız trenine bindik. En önde oturmuş olmamız beni germişti.
"Doruk bak düşecek gibi olursan bana tutun."
"Düşmem Yamaç, niye düşeyim." Bunu demesine rağmen bir elimi sıkıca tutmuştu.
***
Ağzımdaki kusmuk tadı geçsin diye su şişesini kafama diktim. Hızlı hızlı içtim.
"Gerçekten kustuğuna inanamıyorum..." Doruk yanımda şaşkınlıkla mırıldandı.
Suyu ağzıma çalkalayıp çöpe tükürdüm. "Şu büyük salıncak midemi bulandırdı."
Uzun saatlerdir buradaydık ve güneş batıyordu. Dürüst olmak gerekirse düşündüğümden daha çok eğlenmiştim. Hele ki Doruk'un mutlu ifadesini görünce keyfim oldukça yerine gelmişti.
Doruk elindeki kağıt helvayı bana uzattığında elinden alıp büyük bir ısırık aldım. Doruk yanıma oturup bir kolunu koluma sardı ve elindeki kağıt helvayı yemeye devam etti. Yorulmuştu belli ki.