Yamaç hâlâ Doruk'a karşı duygusal olarak bir şey hissetmiyor. Bu yüzden bu bölümdeki hareketlerini sorgulamayın.
Keyifli okumalar...
***
Sigaramdan bir duman daha çekerken Arda geldi yanıma. O da benim gibi duvara yaslanırken parmaklarım arasındaki bitmek üzere olan sigarayı aldı.
"Bir şey buldun mu?" Diye sorduğumda öfkeli bir nefes verdi.
"Yok abi hiçbir sikim bulamadım." Dedi yakınarak. "Çocuk kimdir, kimin nesidir, kimse bilmiyor. Geçen takip ettim onu, hiçbir şey yapmadı. Boş boş sokakları gezdi o kadar! Yanına gidip konuşmaya çalıştım, hiçbir soruma cevap vermedi."
Sıkıntılı bir nefes verdim.
Her geçen gün daha da merak ediyordum Doruk'u."Tamam, eyvallah." Deyip gitmek için bir adım atmıştım ki Arda beni kolumdan tuttu.
"Nereye, sözün vardı bana. Unuttun mu?" Sıkıntılı bir nefes verip birkaç saniye ona baktım.
Ardından bir elimle Arda'nın yanaklarını tuttum ve sertçe dudaklarına kapandım. Arda sigarasını atarken sertçe dudaklarını öpüyordum. Bir elimle bacağını kavrayıp kaldırdığımda bacaklarını belime doladı. Onu kucağıma alırken düşmesin diye sırtını duvara bastırdım. Benim vücudum ve duvar arasında sıkışmıştı şimdi.
Dilimi çıkarıp dudaklarının arasından gönderdim ve onun diliyle buluşturdum. Dilini dudaklarım arasında emerken bir eli pantolon üzerinden erkekliğime gitti.
Okşamaya başladığında dilini ısırdım.Boynunu öptüm ve yumuşak deriyi dişlerim arasına aldım. Kucağındaki beden öpüşlerimden zevk almaya başlarken belini kırarak kalçasını bana sürtmeye başlamıştı.
Bir elim onun fermuarına giderken dudaklarına yapıştım tekrardan. Sertçe öperken düğmesini açmıştım. Elini üzerimdeki kazaktan içeri sokup karın kaslarımı okşadı ve ben gibi fermuarımı açtı.
Birden hissettiğim izlenme hissiyle dudaklarımın hareketleri durdu. Arda durduğum farkında değilken çenemi öpmeye başladı.
Başımı sağıma çevirdiğimde bizi izleyen kişiyle göz göze geldim. Doruk gözlerini irileştirmiş şok içerisinde bize bakıyordu.
"Yamaç..." Dudakları sessizce kıpırdandığında ne dediğini zar zor duyabilmiştim.
Arda geri çekilip yüzüme baktı.
"Devam etsene." Gözleri benim baktığım noktaya kaydığında o da durdu.Doruk yutkunup bir adım geriye gitmişti ki ayağı takıldığı için kalçasının üstüne yere düştü.
Arda'nın bacaklarını bırakıp ona doğru ilerleyecektim ki Doruk hemen ayağa kalktı ve elini ağzına kapatıp koşar adımlarla dar sokaktan çıktı.
"Bu o çocuk değil mi?" Dedi Arda kucağımdan inerken.
Sorusunu yanıtsız bırakarak pantolonumun fermuarını çektim ve koşar adımlarla Doruk'un peşinden gittim. Büyük adımlarla yürüyen çocuğu görünce adımlarımı o tarafa çevirdim.
Doruk çöplerin önünde durup yere çöktü ve birkaç kere öksürüp kusmaya başladı. Bir eliyle kulağının altındaki doğum lekelerini sökmek ister gibi kaşırken çok iğrenç bir şeye şahit olmuşcasına kusuyordu. Gözünden yaşlar akıyor yanaklarında parlak bir çizgi bırakıp saniyeler içinde yere düşüyordu.
Ne yapacağımı bilemeyerek büyümüş gözlerimle ona bakarken hemen yanına gittim. Bir elimi omuzuna koyduğumda bana bakmadan elime sertçe vurdu.
"Do-"
"Defol git!" Dedi boğuk sesiyle.
Kıpkırmızı olmuş yüzüne baktım. O bana bakmadan öksürürken suya ihtiyacı olduğunu düşünüp büyük adımlarla buradan gözüken midyeci çocuğa doğru ilerledim. Benden küçük duran çocuk saat geç olduğu ve etrafta kimse kalmadığı için eşyalarını topluyordu.
Önünde durduğumda kendinden sürmeli olduğu belli olan gözleriyle bana baktı. "Kapatmışım abi." Dedi kalın sesiyle.
"Su ver bir tane." Dedim cebimden beş lira çıkarıp ona uzatırken. Emredici sesime karşı sabır çekti ve bir su vererek parayı aldı.
Hızla yanından uzaklaşıp tekrardan Doruk'un yanına gittim. Bıraktığım yerdeydi, sırtını kirli duvara yaslamış düşünüyordu. Yanına gidip suyu ona uzattım. Bir ona uzattığım suya bir de bana baktı.
"Sen de öylesin, ne farkın var ki onlardan..." dedi baygın gözlerle alttan bana bakarken. Onlar derken eşcinsellerden bahsediyordu.
"Ben bıktım artık. Her yerde karşıma çıkmanızdan bıktım." Pes etmiş gibi başını arkasındaki duvara yaslayıp gözlerini kapattı.
Ona su uzatan elimi çektim ve birkaç adım ötesindeki duvara yaslandım. Birkaç dakika boyunca az önce deli gibi kaşıdığı yeri okşadı. Buradan bakınca bile kıpkırmızı olmuş beyaz tenini görebiliyordum.
Saat geç olduğu için o garip kuşun sesleri ve rüzgarın sesi ilişiyordu kulağıma. Ötemizdeki büyük parktan tek tük geçen insanların adım ve konuşma seslerini de duyabiliyordum.
Karşımdaki çocuk çok geçmeden ayağa kalktı. Bana bakmadan ellerini cebine koydu. Parkın içine doğru ilerlemeye başladı. Sırtımı yasladığım yerden çektim ve beş adım kadar arkasında onun peşinden ilerlemeye başladım.Parktaki ücretli tuvaletlerin önüne geldi. Parayı atıp ismini bilmediğim aleti iterek içeri girdi. Saniyeler içinde su sesleri geldi. Kapıda durup onu bekledim. Doruk geri çıktığında elleri ve yüzü ıslaktı. Göz ucuyla bana bakıp bizim kaldığımız ara sokağa adımladı.
Ara sokağa girdiğimizde bana bakmadan battaniyesini üstüne çekip kartona sırtüstü uzandı. Gözleri gökyüzündeyken bir sigara çıkarıp yaktı.
Ben de sırtımı soğuk duvara yaslayıp onun gibi bir sigara yaktım.
Doruk bana değil yorgun gözlerle gökyüzüne bakıyordu. Sigara tutmayan eli hâlâ doğum lekesi olduğunu düşündüğüm izlerdeydi. Kaşımak yerine hafifçe okşuyordu.
Dakikalar geçti.
Sigarasını söndürdü, bana sırtını döndü. Çok geçmeden uyuyakaldı.
Eşcinsellerden nefret ediyordu. Ben de onun gibi olanlardan nefret ediyordum.
Ama asla ondan nefret etmiyordum.
O benden nefret etse bile...