32- Son nokta

3.5K 309 52
                                    

Önceki bölüm son birkaç olay tek kaldı dedim ama onları ana olayların bitimi olarak düşünün. Ufak şeyler değil yani.

***

Alevler.

Gözlerimin önünde yanıyor her şey. Turuncu ve kırmızı tonlarındaki alevler oldukları noktadan yükselip duruyorlardı. Sesleri kulaklarımda uğulduyordu.

Koyu gözlerim, ateşin ışığıyla parlarken olduğum yerden ayrılmadan etrafıma baktım.

Her yer yanıyordu, neyin yandığı dahi alevlerden gözükmüyordu. O kadar büyük bir ateşin içindeydim ki kaynağını bulamıyordum. Dört bir yanım çevrilmişti. Gözlerim bazı geceler gökyüzüne dalıp gittiğinde olduğu gibi ateşlere odaklandı. Sanki sadece bakarak söndürecekmişim gibi boş gözlerle izlemeye devam ettim.

Bakışlarım ellerime indi. Kirli ellerime. Ellerim pislikten renk değiştirmiş gibiydi, tırnaklarımın arası kir doluydu. Ellerim uzun zamandır böyle kirli olmamıştı, fakat alışık olduğum için tiksinme hissetmemiştim.

Ellerim gibi kirli olan giysilerim eski ve yamalarla doluydu. Paçalarım ıslaktı. Su değildi bu ama ne olduğunu da anlayamıyordum.

Çatık kaşlarım etrafı izlerken birden üstüme gelen alevlerle geriye sendeledim ve yere düşmtüm. Şiddetli alevler üzerime gelirken yapabildiğim tek şey kaderime boyun eğmek olmuştu...

Gözlerim kocaman açılırken nefes nefese yerimde doğrulmaya çalıştım. Daha saniyeler öncesinde gözlerimin önündeki alevleri bulmak için etrafıma baktım korkuyla. Gördüğüm tek şey odanın karanlığıydı.

Derin bir nefes aldım, karnım korkuyla kasılmıştı. Başımı eğip yanıma baktım.

Doruk derin bir uykudaydı. Bir elimi saçlarının üzerine koydum sakinleşmeye çalışırken.

Gördüğüm alevler o kadar nettiler ki, uyanmış olmama rağmen hâlâ rüyadaymışım gibi hissediyordum. 

Günler, belki de aylar olmuştu rüya görmeyeli.

Ellerimle yüzümü ovaladığım sırada duraksayıp ellerime bakmıştım. Kirli olmadıklarını görmek biraz da olsa rahatlamamı sağlamıştı.

Yorganı üzerimden atıp Doruk'un üzerini örttüm ve üzerine eğilip saçlarını sıkıca öptüm.

Son defa ona bakıp odadan çıktım. Salondayken bir sigara yaktım ve dudaklarımın arasına sabitleyip evden çıktım. Kapıyı örtmek yerine hafifçe aralık bıraktım.

Üzerime bir şey almadığım için kazağımın açıkta bıraktığı boynuma serin hava vurdu. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Karanlık gökyüzüne.

İstanbul'a kar yağmamıştı bu sene. Doruk kar yağsın istiyordu halbuki.

Sigaradan bir nefes çekerken burnuma sigaranın kendi kokusu dışında başka bir koku geldi. Burnumu çektim iki kere.

Kokunun ne olduğunu anladığım zaman "Benzin?" Diye kendi kendime mırıldandım.

Sigarayı duvara bastırarak söndürdüm ve etrafıma bakarak gelen kokuya doğru yürümeye başladım. Evin etrafından dolanırken gelen su dökme sesleriyle kaşlarım daha da çatılmıştı.

Evin arkasında, sokak lambalarının ulaşmadığı yerde birinin gölgesini gördüm.

Kapşonuyla yüzünü gizleyen orta boylardaki çocuk, elindeki kırmızı bidondaki sıvıyı rastgele evin etrafına döküyordu.

Gözlerim kocaman açılırken sessiz ve koşar adımlarla yanına ilerledim. Çocuk cebinden çakmak çıkarıp çakmasıyla oluşan o minik alevle gözlerim kesişti.

SERSERİ -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin