17 MAYIS 2018
PERŞEMBE
Ertesi sabah esnek mesai saatlerinden dolayı, iş günüm sadece yarım gündü. Bu yüzden neredeyse öğlene doğru kalktım.
Aşağı indiğimde annemler kış bahçesinde kahvaltı yapıyorlardı annemle. Halil de mama sandalyesinde bebe bisküvisini döke saça yiyordu.
Annem; "Günaydın kızım," dedi.
"Günaydın," dedim ona sadece.Pek konuşmak istemiyordum. Onlar da bunu anlamışlardı. Biz sessiz sedasız kış bahçesinde kahvaltımızı yaparken, sokaktan araba sesi duydum. Peşinden bahçe kapısı sesi geldi ve biri, buraya, kış bahçesine doğru geliyordu.
Başımı kaldırmadım ama "Günaydın hayatım,” diyen gereksiz eniştenin sesini duymak zorunda kaldım.
Başımı hâlâ kaldırmadan kaşımın üzerinden bakınca ablamı yanaklarından öptüğünü gördüm. Mideme yumruk yemiş gibi öğürmek istedim o anda. Elimdeki çatalı sıktım kendime engel olamadan.
"Günaydın Zeynep," dedi bana ama ona hiçbir cevap vermedim. Buna rağmen bir süre benden cevap bekledi sanırsam... Sonrasında vazgeçmiş olacak ki tekrar sesini duydum.
"Anne sana da günaydın..." dedi anneme.
Annem ağzını peçetesiyle silip; "Gel biz senle mutfağa geçelim Bekir! Seninle konuşcaklarımız var," dedi.
Onlar mutfağa giderken ben de ablama baktım. Peşlerinden mahsun mahsun bakıyordu.
Ah be ablam, seni kim alıştırdı böyle mahsun bakmaya?
Sonra bana döndü yüzünü. Gözlerimi hemen tabağıma geri indirdim.
Biz sessiz kalırken yirmi dakika geçmişti ki annemle, ablamın gereksiz kocası mutfaktan, kış bahçesine geri geldi. Bekir'in yüzü nedense kıpkırmızı olmuştu.
Bunun yüzün kızarabiliyor muydu ya?
İçimdeki öfkeyi susturup tabağıma geri eğdim başımı. Bu sırada Halil; "Bappa!... " diyerek kollarını babasına uzattı. Halil'imi kucağına alan ablamın gereksiz kocası; ablamı da alıp gitti.
Peşlerinden baktım onlar arabaya binene kadar... Anneme döndüm sonra, bardağına yeni koyduğu çayını içiyordu.
"Nasıl bu kadar rahat gönderebilirsin ablamı anne?"
"Bir daha yapamayacağına eminim çünkü!"
"Ya yaparsa anne?! Bu kadar olaydan sonra, ben ablamın sana bir şey anlatacağını da sanmıyorum. Bundan sonra ablam dayak yiyecek ve sana da söylemeyecek bence."
"O kadar kolay değil dayağı saklamak!" dedi annem başını savururken.
"Anne ben hemşireyim ama ruhum duymadı ablamın hâlini…"
"Senin daha yaşın küçük. Hemşire olmakla olmuyor onlar. Evlenince anlarsın!"
Anneme ters baksam da o bana dönüp bakmamıştı. Sinirimin bozulduğu masadan peçeteyi çarparak kalktım.
☆☆☆☆☆☆☆☆
Hastaneye girerken uzaktan Zehra'yı gördüm. Bana uzaktan seninle görüşücez hareketi çakınca ona sırıtarak gülümsedim.
Duru ise pis pis sırıtıyordu.
Gün olur devran dönünce, ben de aynen bunları, onlara yapmayı, aklımın bir köşesine kaydettim.
Hastane çıkışı kızların sorgusuna kalmamak için gerçek anlamda hastaneden kaçtım. Çünkü bu onlarla ayak üstü konuşabileceğim bir mevzu değildi. Eve geldiğimde herkes bahçedeydi. Hem de herkes...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK VAKTİ
Teen FictionVakit, vuslat vaktine çok hasret kala, Hazan vaktinin en karanlığında, Ne yaman bir ayrılıktır ki Muhtaç etti beni kırık hatıralara. Hiç bitmeyecek sanıp tam alışmışken gecemin karanlığına, Umulmadık vuslatın ışıkları vurdu ve vakit erdi şafağa... 🌅