43.BÖLÜM

8.9K 338 13
                                    

27 HAZİRAN 2018

ÇARŞAMBA 

SAPANCA 

Sabah yüzüm yastığa dayalı, kuş sesleriyle uyandım. Saçlarımın arasından cama vuran güneşi görüyordum. Karşım tamamen camdı. Camdan dışarıya doğru büyük bir göl gözüküyordu.
 
Sapanca gölü mü lan o?
Burası neresi?

Kafamı aniden yaptığımdan kaldırıp ayağa fırladım. Üzerimde bilmediğim bir erkek kıyafetleri vardı. Camdan dışarı baktım tekrar giriş kattaydım. Üst kat yoktu muhtemelen. İçerden takırtı sesleri geliyordu.

Biri beni kaçırdı mı acaba?
Kaçırsalar niye camı açık bıraksınlar...

Yavaşça yatak odasının kapısını açtım. Mutfakta arkası dönük ocakta bir şeyler yapan kalbimin sahibini görünce rahat bir nefes verdim. Arkasını dönmeden; "Gel, omlet yaptım!" dedi bana.

Sesi fena çıkmıyor. Demek sinirleneceği bir şeyler olmamış. O niye sinirlensin Zeynep! Sen sinirliydin en son unuttun mu?

"Şafak?" dedim çekinerek.
Yüzünü döndü bana.

"Zeynep’im?" dedi gülümseyerek.
 
Ha baya keyfi yerinde...
Ne oldu ki? Üstündeki erkek kıyafetleri de onunsaaa?! Amanın! Dün akşam hymenime veda mı ettim ben?!

"Şafak burası neresi? Bizim burda ne işimiz var?... Dahası biz burda n'aaptık?” diye sordum en sonunda korka korka.

Benim bunu soruşuma gülerken otuziki dişi de gözüküyordu.

"Burası benim evim ki artık bizim bebeğim. Seni dün Maşukiye'den ne idüğü belirsiz içki içtiğin için baya dağılmış bir şekilde buldum ki burası ayrı konu onu ayrıyeten bir görüşeceğiz ve evet seni buraya getirdim. Hmmm…. Merak ettiğine gelirsek de evet biz burda güzel şeyler yaptık!”

Suratımın ağlayacak gibi olduğuna emindim. Sarhoştum ve ilk gecemi hatırlamıyordum. Ben böyle hayal etmemiştim. Suratıma baktı ve; "Hey hey hey!... Zannettiğin gibi değil kaportan sağlam!"

Yüzümde bir anda beliren rahatlama ile sırıttım.

“Ha bi an çok korktum!" dedim rahatlayarak sırıtırken.

O benden daha çok sırıtıyordu. Anlamlandıramasam da;
"Yardım lazım mı?" dedim.

"Her şey hazır... Otur sen," dedi gülerek.

Onu dinlemeyip, demlediği çayı fincanlara koymaya gittim. Hazırladığı kahvaltılıklar daha tezgahın üzerindeydi. Önce çayı götüreyim sonra onları götürürüm, diye düşündüm.

Elimdeki çayları masaya bırakıp geri dönerken ayağımı bir şey sürtünür gibi oldu.  Ayağıma baktım. 
Bu benim küloduma ne kadar da benziyor?

Aaa…. Aynı yeşil dantel bu ya…
Zeynep, senin küloduna benziyor kızım, ama bu bir küloda benzemiyor. Sanki köpek parçalamış bunu! Parça pinçik bir kumaş parçası bu.

Yere eğildiğimde yerdeki bu ne idüğü belirsiz şeyi elime aldım ve havaya kaldırdım.
Kaşlarımı çatmış algılamaya düz çalışıyordum.

Markası oysho olan benim külodumdu bu...

Koyu yeşil dantelli külodum düz bir kumaş parçası olmuştu parçık pinçik...

Havada tuttuğum küloduma bakakaldım.

İçimdeki başta asi kızım olmak üzere bütün benliklerim bağırıyordu.

BANA O ŞEHVETLİYİ BULUUUNN!

Dört bir yanda fermanlar üzerine aranan şehvetli ise, dün akşam çok yorulduğu için odasına 'rahatsız etmeyin' yazıp dinlenmeye geçmişti.

ŞAFAK VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin