45.BÖLÜM

8.2K 373 12
                                    

Sabah yorgana mumyalanmış gibi kalktım. Kolumu zor bela yorgandan çıkarıp, ancak kalkabilirken Şafak’ın giderken mecburen açık bıraktığı pencereyi kapattım. 

Annem ablamla birlikte Hediye Teyzelerin kış bahçesinde kahvaltı yapıyorlardı. Saate baktım yedi buçuktu, ve masalarından bir kaç şey tıkınıp işe gidebilirdim.

Hızlıca bir elbise giyinip hafif günlük makyajımı yaptım ve evden çıkıp yan bahçeye geçtim.

Hediye teyze; "Günaydın kızım," dedi beni görür görmez. Kibarlığından asla taviz vermezdi.

"Günaydın Hediye Teyze! Ben de bir şeycikler alayım. Hastaneye gideceğim birazdan."

"Tamam kızım, sen otur ben çay alıp geleyim sana hemen!” diye hızla ve neşeli hâliyle seslendi.

"Yok Hediye teyzeciğim… Olur mu?... Sen zahmet etme ben alırım!" deyip elimle otur otur hareketi yaptım.

Afferin Zeynep bak müstakbel kayınvalidene iş yaptırma! 
İyi gelin olmanın alt yapılarını hazırla böyle! 

Ne evlenmesi Zeyneeepp ooofff kendine gel daha dün bir bugün iki! Yarın da çocuk hayal etmeye başlarsın sen şimdi...
Ayy babasına benzeyen bir oğlum olsa nee güzel olur!

Bu sırada ellerimi açmış, dua eder gibi görünce kendimi mutfağa girerken, gene düşünmenin dozunu kaçırdığımı anladım.
Dolaptan bardak aldım ve çayın altını biraz açtım soğumuştur diye. Tam o sırada biri arkamdan sarılınca irkildim.

“Hii!”

"Şşştt! Benim..." derken belime daha da sarılıp boynumu koklayan Şafak’ın sesiyle sakinleştim.

Saçlarıma öpücükler koyuyor, derin derin içine çekiyordu saçlarımın kokusunu. Beni kendisine döndürünce dudaklarıma eğilirken; "Şafak bir şeyler yiyip çıkacağım." dedim.
"Bizim evde mi?" derken yanlış yerdesin der gibi sırıtıyordu. "Tamam çıkarsın." dedi ardından ve kaçmaya çalışmamı takmadan dudaklarıma yapıştı. 

Üst dudağımı emmeye başlayınca, ona kolaylık sağlayıp da ağzımı açmadı. Acelem vardı çünkü. Bir başlarsak, ardından kendime gelmem de zor oluyordu zaten.

Benim ağzımı açmamamı umursamadan alt dudağımı da emmeye başlayınca, elimi yanağına koydum. Bir alt bir üst dudağımı emerek çekiştirirken, kendimi bir anda ağzımı açmış ona karşılık verirken buldum. Bir anda eliyle eteğimi sıyırınca, hem afalladım hem de ağzının içine izledim boğuk boğuk... Ama bunu da takmadı, çıplak bacağımı sağına çekip kaldırarak bacağına doladı ve hızlı hızlı okşamaya başladı, neredeyse kalçama kadar...

Sanırım o da artık kendine mukayyet olamıyordu fakat gerçekten çok yanlış yerdeydik.

Dur durak bilmeden öpüyordu beni. Dur durak bilmeden öpüşüyorduk...

Öyle kopmuştuk ki bu dünyadan bir anda bir ses duyduğumda ne olduğunu anlamadım. Mutfağın kapısı açıldı ve aniden ikimiz de kapıya doğru bakakaldık.

Aslında hep bilirim; insan kınadığı şeyi yaşamadan ölmezmiş. Ben Saynur'la onu böyle bastığımda; Saynur'u kınamıştım demek ki aynısı başıma geldi.

Ama bir başka gerçeği öğrenecektim artık: Aşk utanmak nedir bilmemeyi öğretiyordu insana ve ben yapmam dediğim ne varsa yayaptıracaktı da bana.
Gururum şimdiden yerle bir olmaya başlamıştı.

Aşk durdurak bilmiyordu ve gururumu yavaş yavaş bitiriyordu.

Bir anda bacağımı toparladım ve açılmış eteğimi aşağıya çekiştirdim. 

Şafak, sanki annesinin mutfağa gelmesi çok yanlış bir şeymiş gibi; "Ne oldu anne? Niye geldin?" dedi.

Hediye teyzedeki şok, bana tanıdık gelmişti. Kadıncağız muhtemelen dilini bile döndüremiyordu.

Hediye teyze konuşmak ister gibi dudaklarını oynattı, ama konuşmayı bir türlü beceremedi... Bir bana bir de Şafak'a bakıyordu.

"Si... Siz..?" diyebildi sadece.

Şafak sağ elimi tuttu ve annesinin görebileceği şekilde ellerimizi ortamıza alıp; "Sevgilim, anne," dedi annesine bakarak. Sonra bana döndü.

"Sevdiğim..." dedi ve dudaklarıma bir mühür öpücüğü koydu.

Annesinin yanında beni tekrar dudağımdan öpünce yine utanmıştım.

ŞAFAK VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin