ZEYNEPYatmadan evvel abime olan kinimle sinsice gülümsedim. Bugün bana yaptığı tazyikli suyun bedelini bu gece vakti ansızın ödeyecekti. Demiştim de ona zaten. Uyarmıştım... Aklın varsa bu gece uyumazsın abi, diye peşinen söylemiştim. Ben tehdit etmezdim uyarır ardından da uygulardım.
Gece dörde sessiz bir alarm kurdum ve beynimi de şartladım.
'Uyanmak zorundasın Zeynep! İtibarın söz konusu!'
Beni rezil etmesinin hıncını o abim olacak fırlamadan alacaktım. Gece dörtte kısık sesle çalan alarmı usulca kapattım ve ayaklarımın ucuna basa basa koridorun sol köşesindeki abimin odasına sızdım .
Abim yatakta horul horul uyuyordu ve sinsice gülümsediğimde arkamdan yavaşça makas çıkardım.
Makas odaya vuran sokak lambasının ışığında hafif hafif parlıyordu. Nefesimi kesmiş fark ettirmeden abimi, makasla biçmenin derdindeydim. Yatağa hiç yanaşmadan kollarımı uzatarak havadan çalıştım. Tam orta hattan saçlarının arasında bir vadi oluşturacak şekilde makasla daldım saçlarının arasına. İntizamla çalıştım...
Hızlı hızlı elimdeki makasla kesikler atarken, abimin kafasını tam ortadan bir yol geçirir gibi kırptım. Abimin bu esnada uyanmamasına özellikle dikkat ediyordum.
Makasla işim bittiğinde saçlarının arasında derin bir vadi oluşmuştu. Abimin kafası bir antenli karıncanın kafasına döndüğünde bu görüntüye kahkaha atmamak için ağzımı elimle zor zapt ediyordum.
Bu görüntü karanlıkta bile o kadar komikti ki gün ışığında olacakları düşünemiyordum.
Kıkırdaya kıkırdaya geri yatağıma gittim ve abimin sabah aynadaki görüntüsünü hayal edince yorganı ağzıma bastırdım ki kahkahalarımla tüm ev halkı uyanmasın. Sabah abim uyanmadan, mutlaka evden çıkıp gitmeliydim. Bu sebeple alarmı yedi buçuğa kurup gerisin geri hemen uyudum.
Sabah alarmım çaldığı anda yataktan fırladım. Acil kaçmam lazımdı. Hızlıca üstümü giyinip hazırlandım ve evden koşar adım çıktım.
Annem, erkenden uyanmış bahçedeki sebzelerini suluyordu. Sabah koşusuna çıkan Şafak abi de geri gelmiş, kendi villalarının dış bahçe kapısından giriyordu. Bana bakıp bakmadığıyla asla ilgilenmedim. Aceleyle canımı kurtarmanın derdindeydim.
Annem seslendi.
"Zeynep!"
O kadar acelem vardı ki annemi duymamazlıktan geldim.
"Zeynep hayırdır? Sabah sabah ne bu acele kızım?"
Arkamı dönüp; "Sonra anne, gerçekten çok acelem var!" derken, Şafak abi de anlamayan gözlerle dönmüş bana bakıyordu.
Koşar adım hatta tam tabiriyle kaçarak sokağın başına geldiğimde bütün mahalleyi inleten; "ZEYYNEEEEEPPP!!" gürlemesini duydum abimin.
Elbette ki artık herkes uyanmıştı. Abim öyle kuvvetle gürlüyordu ki sokaktaki kaldırımlar bile zangır zangır sallanıyordu.
Abim muhtemelen aynadan gördüğü manzara karşısında acıyla haykırırken, ben bir yandan koşuyor bir yandan kahkaha atıyordum.
Her gidişin bir de dönüşü oluyordu tabi… Sabah gülerek çıktığım evimde akşam ağlamam an meselesiydi artık.
Hastaneden eve dönerken, abimin hışmından korunmak için babamı arasam mı acaba, diye düşündüm. Ama sonra kendi kendime bunun üstesinden gelebilirim, dedim ve herhangi bir hazırlıkta bulunmadım.
Eve girdiğimde annemi gördüm.
"Anne?” dedim çekine çekine de olsa.Annemin yüzü bile sitemliydi.
"Zeynep n’aptın sen? Çocuk senin yüzünden saçını üç numaraya vurmak zorunda kaldı kızım? Manyak mısın sen? Niye böyle bir şey yaptın?"
Sesli bir şekilde yutkunurken gözlerimi evde dolandırdım.
"Nasıl peki şu an tam olarak ne kadar sinirli yani?" diye sorarak annemin ağzını aradım.
"Valla çok sinirli abin Zeynep haberin olsun. Şimdi kış bahçesinde Mert’le oturuyorlar. Sen dua et Mert abine, o sakinleştirdi abini. Yoksa şu kapıdan giremezdin bence."
Ne dua etcem be Şafak abiye ben? O benden beddua duymadığına şükretsin!
Resmen kaşınır gibi abimin yanına gittim.
"Aa... Selam abicim nasılsın? Çok yakışmış saçların, moda mı bu?"
Kaşınıyorsun Zeynep...
Abim beni görünce gözlerinden alev çıkmasına rağmen en pis sırıtışını yaptı."Evet. Aynen Zeynep. Moda bu ve evet kız erkek karışık moda bu. Sana da yakışıcak merak etme!... Ben sana yapacağım bu modadan."
Sözlerinin sonuna doğru abim sandalyeden kalkmış bana doğru yürüyordu. Üzerime doğru gelirken geri adımlayıp işaret parmağımı kaldırdım ona.
"Bak, sakın abi başka şekilde ateşkes yapalım, ama saçım olmaz bak! Saçım kırmızı çizgimdir, saçıma asla dokundurtmam!"
Abim sırıta sırıta üzerime geliyordu. Şafak abi bir anda abimin kolunu tuttu.
"N'aapıyorsun oğlum, mal mısın? Ödeştiniz bitti dün de sen onu aniden ıslattın. Uzatma!” dedi.
Hazır Şafak abi onu oyalıyorken fırsat bu fırsat kaçtım hemen oradan. Mutfakta bir şeyler atıştırdım ve odama çıkarken ufak da olsa bir merakla kış bahçesine de kulak kabarttım.
"Bir şey yapma sakın kıza.” diyordu Şafak abi kısık bir sesle ikaz eder gibi.
"Yok lan sadece ucundan bir tutam kessem kıyametleri koparır zaten!"
"Lan kesme diyorsam kesme oğlum. Benimle papaz olursun bak. Elli kere de dedirttin amına koyim!" diye bıkkınlıkla yükseldi Şafak abi.
"Tamam da sen niye bu kadar korumacı oldun Zeynep için?" dedi abim gülerek alaya alırken.
"Neyse ne işte,” dedi Şafak abi konuyu kapatmak ister gibi.
Hadi yine yırttın Zeynep, diye düşünürken rahatlayarak derin bir soluk verdim ve onları kış bahçesinde bırakıp odama çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK VAKTİ
Ficção AdolescenteVakit, vuslat vaktine çok hasret kala, Hazan vaktinin en karanlığında, Ne yaman bir ayrılıktır ki Muhtaç etti beni kırık hatıralara. Hiç bitmeyecek sanıp tam alışmışken gecemin karanlığına, Umulmadık vuslatın ışıkları vurdu ve vakit erdi şafağa... 🌅