Telefonların ardından kuruma nasıl geldiğimizi bilmiyorduk. Ekiplerimize de haber vermiştik. Onlarda yoldaydılar. Arabadan inip kuruma girerken Toprak yine elimi tutmuştu. Bunu insanlar burada olduğu için mi yoksa alışkanlık haline getirdiğimiz için miydi bilmiyorum.
İçerisi çok basık kokuyordu. İlaç kokusu daha gitmemişti. Kuruma ait hastaneden gelen sağlık ekiplerinden aldığımız maskeler ile asansöre doğru ilerlerken herkesi yerde görmek epey ürkütücü bir durumdu.
Yaklaşık yarım saat önce kuruma bir saldırı olmuştu. İlk önce zehirli bir gaz verilip herkesi uyutmuşlardı. Sonrasında ise kurumun elektriğini keserek kurumun enerji ağına büyük bir darbe vurmuştu. Kurumdaki elektrik üst düzey sistem ve yazılımlar ile korunuyordu ve bunu çok yetkili kişiler kontrol ediyordu. Bu da demek oluyordu ki casus burnumuzun dibindeydi.
"İyi misin?"dedi Toprak asansöre bildiğimiz anda bana dönerek. Sesi maske yüzünden boğuk çıkmıştı.
"Sen iyi misin?"dedim cevap olarak. Kafasını salladı. Kapı açıldığında el ele dedelerin odasına yürüdük. Kurumun yöneticilerinin hepsi birazdan buraya damlamış olacaktı. En yetkili elemanları ile birlikte bir toplantı olacaktı yarım saat içerisinde.
Kapıyı çalmadan içeri girdiğimizde dedelerin hararetli tartışmalarına bodoslama dalmıştık. Ellerimiz ayrılırken çoktan yanlarına ulaşmıştık. Dedem masanın yanına geldiğim gibi önüme bir zarf attı. Masanın üzerinde duran zarfı önüme itelemişti ama elinde olsa kafama da atar gibiydi.
"Sinyal kesici?"dedi Toprak.
"Aktif evlat... Otur!"dedi Ziya dede. Ben zarfı alıp oturdum. Toprak da hemen yanıma.
"Ne bu?"dedim kaşlarımı çatıp maskemi çıkarken. Bir iki kez öksürmüştüm. Buradaki ilaç kokusu gitmiş gibiydi. Camlar da ardına kadar açıktı.
"Bu sevgililik oyununu kabul etmendeki temel amaç neydi Eliz?"dedi dedem. Kasıldım bir an için. Bunu hepsi fark etmişti.
"Ne demek istiyorsun açık ol dede..."dedim . Sinirliydi. Farkındaydım.
"Bu görevi neden kabul ettin? Ya da neden casusun peşine düştün?"dedi Ziya dede. Çapraz sorguya alınmış gibi hissediyordum. Ama bu beni sorgulamak için değilde daha çok bir şeyin farkına varmam içindi. Toprak'ın kuşku dolu bakışları ise yüzümü tavaf ediyordu.
"Casusun benimle ilgili bir şeyinin olmasıydı... Yani öyle hissediyordum ki ben hislerime sonuna kadar güvenen bir insanım... Şimdi daha da açık olur musunuz?"dedim. Sinirlenmeye başlamıştım.
"Zarfa bak!"dedi dedem. Kendini zor tutuyordu. Elimdeki zarfı incelemeye başladığımda üzerinde ismimin yazdığını fark etmiştim. Sadece benim açmam gerektiğini belirten bir not vardı. Toprak da görebilmek adına üzerime doğru eğilmişti. Saniye beklemeden yırttım zarfı. Dedeler açmamışlardı. Bizi beklemişlerdi ya da üzerindeki not onları durdurmuştu. Bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı.
Boğazıma kadar batmıştım bataklığa. Ya da bataklığı yeniden canlandırmıştım.q
Zarftan daha yeni çekilen fotoğraflarım ve bir sürü doktor belgesi çıkmıştı. Tarih ve saatler bugünü gösteriyordu.
"Allah kahretsin!"dedim ayağa kalkarken.
"Ne oldu?"dedi dedem.
Hayatıma, doktoruma, hastalığıma kadar her bokumu biliyordu haysiyetsiz... Şerefsiz... Köpek...
"Ne oldu?"dedi Ziya dede. Toprak alnını ovalıyordu. Ellerim hem sinirden hem de ortaya çıkacak olan hastane durumundan dolayı titriyordu. Hastane raporlarını alarak fotoğrafları onlara verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Akşam Sefası Tohumu
Acción"O beyinin içinde ne geçtiğini anlayamıyorum... Her seferinde kendini daha da aşacak şeyler söylüyorsun ama hepsini de yapıyorsun... Eliz... Çok tehlikeli oynuyorsun! Düşersen ne olacak?"dedi gözlerimin içine bakarak. "Tutarsın... Tutmaz mısın?"dedi...