Yazardan...
"Peki o azıcık ama azıcık hasar verdiğin adam benim neyin oluyor biliyor musun?"
"Neyin oluyor?"dedi ama bunu çok kısık bir sesle söylemişti ki kendisi zar zor duymuştu.
"Babam..."dediğinde adamın gözleri fal taşı gibi açılırken Eliz yaslandığı yerden doğruldu. İlaçlarını kutuya koymaya başladı." Peki sen benim babama... Azıcık ama çok azıcık zarar verdiysen ben sana ne kadar zarar veririm?"dediğinde bakışlarını cama kaldırdı Eliz. Bu bir mesajdı ve mesajı alan Doğukan yerinden hareketlendi.
"Zarar vermem dedin... Ne-"derken kapı açıldı. İçeriye Doğukan girdi. Eliz elindeki kutu ile adama döndü ve en sinir bozucu gülümsemesini attı.
"Ben zaten sözümde duruyor ve sana zarar vermiyorum ama zarar verene de engel olmam..."dediğinde Eliz, Doğukan adamın suratına bir yumruk çaktı. Adam yeri boylarken birazda sürüklenmişti. Doğukan hemen adamı yerinden kaldırdı ve Eliz'e döndü. Eliz dudak büzerek bir ölçüm yaptı.
"Sanırım yamuk oldu biraz... Diğer tarafa da vur da eşitlensin..."dedi ve kapıya doğru dönmüştü ki aklına gelen şeyle geri döndü.
"Bu arada... Elimdekilerin hiçbiri ilaç değildi. Biraz su ve boya..."dediğinde adam bir yıkıma uğrayarak bütün her şeyi yumurtladığı için can havliyle bağırdı.
"Manyak! Manyaksınız siz!"dedi adam bağıra bağıra.
"Doğu... Duydun mu bize hakaret etti umarım bunu da hesaba yazarsın!"dedi Eliz kapıyı açarken.
"Duydum El duydum... Hadi sen çık da üstün kan olmasın!"dediğinde adama bir yumruk daha atarken Eliz çıkmıştı.
Eliz içeriye geçerken içerideki adamın bağırışları odayı inletiyordu. Eliz hemen odanın sesini kapatıp önünde dikilen ve gurur dolu bakışlar atan ama Eliz için çok garip bakışları olan üç adama baktı.
"Bir şeyler karıştırdığını biliyordum ama bunu..."dedi Orhan Karayel. Devam edemedi çünkü diyecek söz bulamıyordu.
"Bu çok başarılıydı!"dedi Ziya Atılgan. Tebrik eder bir şekilde.
"Senin yorumun yok mu? Yoksa korkup benden ayrılmaya mı karar verdin?"dedi Eliz kazağını giyerken Toprak'a. Üçü de gülerken kapı açılmıştı. İçeriye yine Bulut girerken Toprak anında kaşlarını çatmış ve elini Eliz'in beline koyup dedeler falan var demeden kendine çekmişti.
"Eliz Hanım... Kaçırdım mı sonunu?"dedi Bulut. Oysaki sonuna yetişebilmek adına verilen işleri son hızda yapmıştı.
"Hıhı... Kaçırdın!"dedi Toprak pek de tatlı olmayan bir şekilde. Eliz dirseğini Toprak'ın karnına geçirirken gülümseyerek Bulut'a döndü.
"Kayıtlarda var..."dedi ve elini öne uzattı. Anlaşma yapacaklardı." Dedikoduya karşılık kayıtlar!"dediğinde Eliz, Bulut hemen elini tuttu Eliz'in ama onların ayrılmasını beklemeden Toprak ayırdı o elleri. Dedeler köşede onları izlerken Eliz, Toprak'a gülmemek adına dudaklarını kemiriyordu.
"Anlaştık o hâlde..."dedi Eliz.
"Benden istediğiniz bir şey yoksa ben çıkıyorum artık..."dedi Bulut. Eliz şaşkın şaşkın ona baktı. Kaç saattir içerideydi? Bilmiyordu ama havanın karardığını düşünmememişti.
"Saat kaç ki?"dediğinde Toprak cevap vermeden Bulut vermişti bile.
"Dokuzu on yedi geçiriyor bu arada Eliz Hanım dışarıda yağmur yağıyor... Islanmayın diye de söyleyeyim dedim de sevgiliniz çok kötü bakıyor ve ben can güvenliğim için gidiyorum. İyi akşamlar!"dedi ve daha Eliz ağzını açmadan toz olmuştu yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Akşam Sefası Tohumu
Acción"O beyinin içinde ne geçtiğini anlayamıyorum... Her seferinde kendini daha da aşacak şeyler söylüyorsun ama hepsini de yapıyorsun... Eliz... Çok tehlikeli oynuyorsun! Düşersen ne olacak?"dedi gözlerimin içine bakarak. "Tutarsın... Tutmaz mısın?"dedi...