25. Bölüm ~ Kaos Habercisi Manşetler

11 1 0
                                    

Yazardan...

Kaç saat geçtiğini bilmiyordu kimse. Sadece arada sırada giriş çıkışlar oluyordu. Sürekli kan isteniyordu. Brh pozitif olan herkese haber salınmıştı.

Orhan Karayel'in her ne kadar uyumlu olsa da yaşlılık ve bazı kronik sebeplerden veremiyordu. Abilerinin ya da geldiklerinden beri kaçıncı kez fenalaştıkları bilinmeyen anne ve babasının kan grubu uyumlu değildi. Aileden sadece anne ve babası vardı. Bir de yanlarında Cem gelmişti çünkü sadece onlara söylemişlerdi Eliz'in vurulduğunu. Diğerleri hâlâ Eliz ile küs olduklarını sanıyorlardı.

Emel ve Alp'ten sadece Alp'in kan grubu uyumluydu. İki tüp kan verse de yetmemişti. İstiyorlardı sürekli. Alara ise her ne kadar uğraşsa da ikna edememişti. A rh negatif olsa da vermek için direniyordu.

Olivia'nın kullandığı ilaçlar olduğu için verememesinin yanı sıra Leonardo ve Nisan'ın da kan grupları uymuyordu. Doğukan'ın uysa da ondan aldıkları iki tüp de yetmemişti.

Toprak telefonuna düşen çağrı ile kalkarken ameliyathaneye birisi daha geliyordu. Doktor kıyafetleri vardı üzerinde. Ameliyathane önünde nöbet tutan diğerlerinin de bakışları gelen doktoru buldu.

"Utku? Bizi haberdar edecek misiniz artık?"dedi Leonardo. Nisan'a sakinleştirici yapmışlardı ama başka odaya yatıramamışlardı. Nisan kendini koltuğa resmen yapıştırmıştı kalkamamak adına.

"Bir gireyim sana haber veririm Leonardo..."dedi ve içeri girdi Utku. Toprak Leonardo'nun yanına gidip onun kim olduğunu sorduğunda Leonardo söyleyip söylememek arasında kalmıştı çünkü Toprak'ın Eliz'in daha önce de böyle bir durumla karşılaştığını bildiğini bilmiyordu.

"Biliyorum... Daha önce de sizinle görevdeyken başına bir şeyler gelmiş ve bir doktora gidiyordu. O bu mu?"dedi Toprak uzun sessizliğe son vererek.

Leonardo sadece kafasını sallarken telefonu tekrar çalınca önemli bir durumda hemen aramasını söyleyerek ayrıldı oradan Toprak. Her ne kasar ameliyathanenin önünden ayrılmak istemese de gelenleri ondan başkası karşılayamazdı şu anda. Hastanenin terasına çıktığında helikopterden inen Lucas, Libby ve Dimitris direkt olarak ona sarılmışlardı.

"Durumu nasıl?"dedi Lucas. Eliz'in başına böyle bir şey geleceğini en başından beri hissetmişti. Ateşle oynadığının farkındaydı ama onu istese de durduramayacağını biliyordu.

"İyileşecek emin ol! " dedi Libby. Önceki saldırıda nasıl davrandığını görmüştü bizzat Libby. Eliz onlarla İtalya'da yüz yüze tanışmadan önce bile tanıyordu Libby onu. Eliz'i yakından tanımadan önce gözlem yapmıştı. Bir şeylerden emin olmak istiyordu. Ve bir kez daha olmuştu.
"O çok güçlü bir kadın!"

"Eski toprak bir şey olmaz ona..."dediğinde Libby tarafından çimdiklendi Dimitris. Toprak'ın hiç kimseyle uğraşacak gücü yoktu. O yüzden Dimitris'i takmadı. Hiç sapmadığı konuya devam etti.

"Kan istiyorlar sürekli... Uyuşan kişiler de az...Kimse de bir şey demiyor..."dedi Toprak oflayarak.

"Benim kanım uyumlu... Veririm."dedi Dimitris. Lucas ve Libby şaşkınca ona döndüler.

"Sen? Sen ve kan vermek?"dedi Libby. Rüyada olmadığına da emindi halbuki.

"Neden ki? "dedi Toprak. Sonra aklına gelen ihtimalleri sıralamaya başladı." Hastalığın varsa olmaz!"

"Sen rutin kontrollerden iğneden korktuğun için kaçmıyor muydun?"dedi Lucas. Her zaman yer ve olay fark etmeksizin hep o can alıcı noktaya dikkat çekmek gibi de bir huyu vardı Lucas'ın.

"Eliz rutin kontrol değil bir kere..."dedi Dimitris. İçeriye yöneldiğinde diğerleri de içeri geçtiler. Aralık ayında buz kesilmişlerdi ama kafaları o kadar doluydu ki bir an için soğuğu bile unutmuşlardı.

Bir Akşam Sefası Tohumu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin