Evet kaoslarımız kaldığı yerden devam ediyor...
Keyifli okumalar..♥
Eliz Erçil Karayel...
Buradaydım...
Karşısında...
Yıllar sonra onu gördüğüm ilk an kendi toprakları olmuştu. Emma Forster...
Babaannemin tamamen Türk olmadığını en başından beri biliyor olsam da böylesine bir ölüm oyunu ile eski adını kullanmaya döneceğini hiç düşünmemiştim.
Hep düşünmediğim yerlerden darbe yiyordum.
Şükürler olsun buna da alışmıştım.
Benim babaannem o yangında ölmüştü. Benim babaannem en sevdiğim hali ile o zamanda kalmıştı ve şimdi karşımdaki kadın canlı da olsa benim babaannem ile uzaktan yakından alakası olamazdı.
"Eliz... Kızım!"dediğinde sesini bile özlediğim zamanlar bana affetme dercesine göz kırpıyordu.
"Erçil de anlaşmıştık... Umarım konuşman uzun değildir çünkü bekleyenim var..."dedim gayet soğuk ve ruhsuz bir şekilde. İçimdeki yangına zıt bir şekilde.
Sadece benim değil onun da bir sürü bekleyeni vardı. Yıllardır hem de.
En başta dedem...
Onun konuşmalarında Emma ismini duyduğumda en başta şüphelenmem gerekiyordu. Sanırım bu konuda ne kadar aptal olduğumu vurgulamama gerek yoktu. Bu aptallıktan da üst bir düzeydi.
Sonrasında babam... Ve annem.
Babam sandığım kadar masum değilmiş. Bu da benim en çok şaşırdığım bir diğer konuydu. Annesinin yaşadığını on yıldan fazladır benden saklayan bir insan ben yirmi beş yıllık düşmanının çocuğu ile sevgili oldum diye darılmıştı. Şimdi bu ortaya çıkanlar adil miydi?
Değildi...
Hele o krizler geçirdiğim günlerde yanıbaşımda çaresi yokmuş gibi bekleyen annem...
İlacını elinde bekletip acı çeksin diye izlemek gibi bir şeydi bu.
Adiceydi.
En başından beri hiçbirimiz hak ettiğimiz şeyleri yaşamamıştık. Çocukluğumuz da buna dahildi.
"Çok değişmişsin..."dedi Emma Forster.
Güldüm.
Ne bekliyordu? Onların yarattığı hayat bizi hiç yıpranmamış gibi duracak mıydım karşısında?
"Sadede gelmeyecek-"derken sözümü kesti.
"Yer altındaki yerime geçmeni istiyorum!"dedi bir anda.
Şaşırmadım.
Zaten amacının bu olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Yer altından aldığım bilgiler ile çoğu şeye cevap bulmuştum. Eksik taşlarda zamanı gelince oturuyordu.
"Bunun cevabını daha önce dedeme vermiştim ama bir kez de sana söyleyeyim o hâlde. Ne senin gücünü ne de koltuğunu istiyorum."
"Ama bir koltuğun olmadan iler-"
"Koltuğumun olmadığını da nereden çıkardın?"
"Öylece giremezsin!"dedi Emma bana kızarak.
Ondan emir almıyordum. Bana ne yapacağımı söylemeye de hakkı yoktu.
"Sana bu konuda bir şey sorduğumu hatırlamıyorum. Yani... Bu konu seni ilgilendirmez..."dedim net bir şekilde. Anlamayan oydu.
"İlgilendirir! Sen benim torunumsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Akşam Sefası Tohumu
Aksi"O beyinin içinde ne geçtiğini anlayamıyorum... Her seferinde kendini daha da aşacak şeyler söylüyorsun ama hepsini de yapıyorsun... Eliz... Çok tehlikeli oynuyorsun! Düşersen ne olacak?"dedi gözlerimin içine bakarak. "Tutarsın... Tutmaz mısın?"dedi...