20. Bölüm ~ Kazasız Belasız (!)

14 3 0
                                    


1 hafta sonra...

Bir hafta öyle böyle geçmişti.
Yavaş mı geçmişti? Kesinlikle hayır! Herşey çok hızlıydı. Benim için bir zamanlar yavaş olan o zaman resmen arşa kalkarak olabildiğince hızlanmıştı.

Olaysız günümüz yoktu çok şükür.

İlk geldiğim gün ailem içlerindeki bütün sinirleri dökmüşlerdi. Tabi evimizde sinir üreten bir adet trafo Sinem olduğundan bu sinir sürekli yenilenmişti. Babam ise olanlara hiçbir şekilde karşı çıkmamıştı. Çıkamamıştı. Küs gibi davranmaktan daha soru sanırsam bana edilen hakaretlere dur diyememek olmuştu onun için. Onlar için.

Hatta gelmeseydim daha iyi olacağını fark ettiğini bile söylemişti. Biliyordum böyle düşüneceğini, böyle hissedeceğini...

Pişman olacağını biliyordum ama benim pişmanlığım bunlar değildi.

Babam beni gerçekten görmüştü.

Bana edilen hakaretlerdeki tavrımı... Murat amcam ile olan kavgalarımdaki soğukkanlı tavrımı... Sinem ve ekibi ile olan gereksiz laf dalaşı sonucunda saatlerce süren kavgalardaki umursamazlığımı görmüştü.

Görmüşlerdi.

Üç ay olmuştu... Ya da olacaktı bilmiyorum ama beni red ettiğinden önceki kız asla değildim. Daha soğuktum. Duygusuzdum dışarıya. Onlar kavga ederken kulaklarım kapalıymış gibiydim dünyaya. Sözleri canımı yakmıyordu. Acımıyordu canım artık en ufak bir üzücü ve suçlayıcı kelimeye.

Acı katsayım artmıştı resmen.

Önceden gözlerim dolardı. Babam da annemde görürdü bunları ama artık onlarda yoktu. Onların gözünde benim artık bir duygum bile olmayabilirdi. Hissetmiyordum kavga ederken duyguları. Canım yanarsa yakarım demiştim ve karşımdakinin kim olacağını hiç hesaba katmazdım. Canımı kimse yakamazdı daha fazla çünkü yanıyordum.

Hem de cayır cayır...

Bütün hafta gündüzleri hep itelenmiş geceleri ise sevilmiştim. Kaldığım süre boyunca odama pek az uğramıştım. Sadece üzerimi değiştirmek için geliyordum ama yapmam gereken şeyleri de yapmıştım elbette. İlk işlerimden biri kasamı kontrol etmiştim. Abilerim de kontrol etmişlerdi elbette. İçeride bir sürü kağıdın olduğunu biliyordum ama bunlar benim kağıtlarım değildi işte. Demek ki sorun yoktu.

Bir hafta içinde çok kez kuruma gitsem de işlerim yoğundu. Ortalık sakindi. Toprak ile de nerdeyse günde bir iki kez görüşebiliyordum. Bu durum beni de onu da çıldırtmak üzereydi. Gün içinde bir sürü kez arıyordu ama genelde babamın olduğu ya da ailemin olduğu yerlerde açamıyordum. Zaten laf sokmak için bahane arayan bir ailem vardı. Ağızlara laf vermeye gerek yoktu.

Evden alacak hiçbir şeyim yoktu. Birazdan çıkacaktım. Hatta şu anda kapıya da yaklaşıyordum. Saat sabahın yedisiydi ve ben dün akşam annem ve babam ile vedalaşmıştım. Gitmeme izin vermemek gibi bir amaçları yoktu ama ilk kez sevinmişlerdi.

"Hayırdır kaçıyor musun? Bak sen kaçmayı çok seviyorsun ya umarım sevgilini de bırakıp kaçmazsın... Yakışıklı çocuk ortada kalırsa kapan çok olur bilgine..."dediğinde kendimi tuttum ve yavaşça arkamı döndüm. Yüzümde hiçbir sinir belirtisi yoktu.

"Sevgilim hakkında bir daha yorum yaparsan Sinem alırım o yorumunu gerisini sen düşün..."dedim başımı sallarken.

"Bir bilsen ne kadar korktum..."dedi ve elini kalbine koydu." Ben sadece ileride bir kaçak gelin olma diye uyarmak istedim. Şu anda evden kaçtığın gibi!"dedi gülerek. Nereden duyuyor nereden biliyor bilmiyorum ama çok yakında elimde kalacağı kesindi.

Bir Akşam Sefası Tohumu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin