Yazarın Anlatımıyla
Beyaz balonlar ve yapay çiçeklerle süslenen bahçeye ikindin vaktinin kızıllığı düşmüştü. Yeşil çimenlerin arasından sızan turuncu ışıklar göz alıcı bir şekilde parıldarken yere de küçük bahar çiçeklerinden serpiştirilmişti. İki tane beyaz bank birleştirilmiş ve üzerine krem renklerinde bir örtü serilmişti. Mumlar tehlike arz etmeyecek şekilde meşalelerde ve masada tek tük yer alırken Lila kız kardeşini bekliyordu batan güneşi seyrederken. Atlar ve midilliler kendi halinde ortalıkta geziniyordu ve gözleri ara sıra o hayvanlara ve güzelliklerine kayıyordu.
Cebinden telefonunu çıkardı ve ilk defa merakla kamerasını buldu. Tam güneşi hedef alıp midillinin bir fotoğrafını çektiğinde yüzünde eşsiz bir gülümseme oluşmuştu. Telefonu indirip eliyle ekranına gölgelik oluşturmuş ve çektiği amatör fotoğrafı didiklemeye koyulmuştu. Gökyüzünü pürüzsüz mavisi bir vadi esintisine eşlik ederken açık bıraktığı kumral saçları o esintiyle boynunu gıdıklayarak savruluyordu. Gülüşü yanaklarına kurban giderken biraz ileride atı seven Yiğit birkaç dakikadır hazırlanan masada oturan Lila'ya bakıyordu.
Gözlerini perdeleye bir hayranlık vardı ve bunu ilk fark eden Bade olmuştu. Birkaç gündür abisinde bir haller olduğunu farkındaydı elbette ama çok üstüne gitmeme taraftarı olmuştu bu zamana kadar.
"Abi röntgenciliğe mi merak saldın şimdi de Allah aşkına?" diyerek bu dalgınlığın arasında set çekti Bade. Yüzündeki muzip gülümsemeyle abisine bakarken Yiğit şok içinde kız kardeşine dönmüş ve atın saçlarını daha hızlı okşamaya koyulmuştu.
"Ne diyorsun Bade? Düzgün konuş," diye uyardı kardeşini. Bozuntuya vermeden ata olan ilgisini artırırken Bade tatlı tatlı omuz silkti.
"Ya alınma hemen. Bir şey demedim ki? Kıza dikmişsin gözlerini öylece izliyorsun. Öyle izleyeceğine yanına gitsene..." Yiğit ciddiyetinden ödün vermeden atın yüzünü okşadı ve şefkatle öptü.
"Ortamı sevdi. Bırak da biraz yalnız kalsın. Fırsat bulamıyordu yalnız kalmaya."
"Ha onu düşündüğümden diyorsun yani..." diye kıvırdı Bade kurnaz bir ifadeyle. Şu andan o kadar zevk alır hale gelmişti ki Yiğit de en az kardeşi gibi asileşmişti.
"Bade!"
"Çok tatlı seviyorsun, gurur duyuyorum seninle," diye sessizce fısıldadı genç kız. Yiğit dumura uğramışçasına gözlerini açtı ve kardeşine baktı. Etrafta birisi duydu mu diye kısa bir an kolaçan ettiyse de herkes bir köşeye dağılmıştı.
"Külahları değiştirmeyelim istersen Bade!"
"Yahu ne var? Sen de abi ya! Senin adına seviniyorum ben. Hayatına güzel bir renk katıyorsun ama temkinli bir şekilde davran. Kimse kırılmasın olur mu?" deyince Yiğit bu sözler üzerine karnına bıçak darbesi yemiş gibi kaskatı kesildi.
"Onu..." dedi düşünceli bir şekilde Lila'ya dönerek. Genç kız her şeyden habersiz gökyüzünü seyrediyordu. "Onu kıracak hiçbir şey yapmam. Yapamam. Nereden çıktı bu?" derken yine Bade'ye dönmüştü ki genç kız fırsattan istifade abisinin koluna girerek onunla yürüyüşe başlamıştı.
"Ben senin kardeşinim o yüzden net konuşmak istiyorum abi. Bizim ailemizi biliyorsun. Eğer olur da bir gün ikiniz birlikte olmaya karar verirseniz Lila'nın canı yanar. Ailelerimiz denk değil. Görmüyor musun bunu?"
Yiğit umursamaz bir tavırla başını dik tutuyor ve vadiyi seyrediyordu ama aklını bu düşünceler kurcalamıyor değildi.
"Bu kadar geri kafalı değil ailemiz. Sevgi ve saygı önemlidir bir ilişkide. Para, mal, mülk değil ya da soyadı değil. Karakter, tavır önemli değil midir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öfke Kelebeği ✨️ Aile Serisi 1 (TAMAMLANDI)
Teen FictionHayatsızlar, hayatın adaletsizliğiyle bir akşam yemeğine çıkmışlar. Yollar engebeli ve kumluymuş. Şık kıyafetlerle, bedenlerindeki yara izlerini ve ruhlarındaki iyileşmeyen acıları gizlemek istemişler. Maskeli şeflerin yaptığı, iki yüzlü garsonları...