17 Yıl Önce
Toza toprağa batan kız çocuğu ellerini silkeleyerek karşısındaki çocuğa baktı. Gözlerini dikmiş onu seyreden küçük çocuğun alt dudakları fazlasıyla büzülmüştü. Küçük kız huylanmış ve sevimsiz bir surat ifadesiyle ellerini kirli pantolonuna sürerek daha çok kirletmişti ellerini. Utanmıştı birazcık da. Karşısında mahallesine ait olmayan bir oğlan çocuğu onu izliyordu ve annesinin bu halini görünce fena halde döveceğini de çok iyi biliyordu. Acaba annesine onu sokakta bu halde gördüğünü söyler miydi? Ama çocuğu tanımıyordu ki. Nasıl annesini görüp şikâyet edebilirdi?
"Niye öyle bakıyorsun?" dedi küçük kız ellerini boşlukta sallaya sallaya karşı kaldırıma geçerken. Erkek çocuğu ondan ürkmüş bir halde geriye gidip duvara yaslandığında küçük kız gözlerini belertmişti komik bir halde.
"Korkuyor musun benden? Bunlar çamur sadece. Baksana, orada köfte yaptım. Yer misin?"
Erkek çocuğu ufacık bir merak kırıntısı ile kafasını küçük kızın gösterdiği yere uzatınca küçük kız eliyle arkasını daha çok işaret etmişti.
"Köfte mi? Sen köfte yapabiliyor musun?" diye sordu çocuk. Tıkalı burnundan rahatsız olarak burnunun ucunu sinirle ovuştururken küçük kız gururla başını sallıyordu.
"Evet. Annem bana yemek yapmayı öğretiyor. Ablam bilmiyor ama ben biliyorum," dedi daha çok gururlanarak. Oğlan çocuğu umursamaz bir şekilde omuz silkmişti bu sözlere.
"Ben köfte sevmem ama. Sana afiyet olsun." Küçük kız merakla kaşlarını büzdü.
"Senin adın ne? Ben seni daha önce görmedim. Bu mahallede yaşamıyorsun sen," diye bir çıkarım yapınca oğlan çocuğu gerilmişti ister istemez. Biraz daha geriye gittiğinde küçük kız şüphelenmişti iyice. Çocuğun ürkek halleri içten içe hoşuna giderken çocuk bir anda büyük bir adım geriye gitti.
"Annem geliyor. Benim adım Ekin. Nineme geldim ben," deyince küçük kız ismini öğrendiği çocuğa kocaman gülümsedi. Gözleri masum bir ışıltı ile parıldadı o anda.
"Ben de Lila..." dediğinde küçük kızın arkasından topuklu ayakkabısı ile yerleri döve döve gelen kadın tiksintiyle küçük kıza üstten bir bakış fırlatıp oğluna baktı ve elini uzattı.
"Haydi Ekinciğim, gitme vakti." Ekin hızlıca Lila'ya el salladığında Lila da ona el sallamış ve evine giden yolu tutmuştu. Yerde seke seke evinin olduğu sokağa geldiğinde mahalledeki camiden akşam ezanının sesi yankılanmıştı. Küçük kız bu sesi duyduğunda irkilerek arkasına baktı. Annesi hep akşam ezanından önce evde olmasını söylerdi. Geç kalmıştı ama annesine durumu anlatacağını düşünüp biraz daha hızlanarak evine gitti ve bahçe kapısını ittirdi.
"Kız, bu ne hal böyle?"
Lila duyduğu fısıltıyla korkuyla kalakaldığında sağındaki çiçeklerin oradan gelen sesin babasına ait olduğunu anladı.
"Baba? Sen misin?" dedi aynı fısıltı ile. Raif Bey hemen çiçeklerin olduğu yerden çıkıp bahçe musluğunun önündeki taşa oturdu ve kızını eliyle çağırdı.
"Gel bakalım gökkuşağım benim. Anne görmeden şu poğaça ellerini temizleyelim. Neler yaptın bakalım?" diyerek kızını dizine oturtunca Lila çamurlu ellerini öne uzatıp babasının yıkamasına izin vermişti.
"Bugün köfte yaptım baba. Annem sabah öğretmişti ben de unutmamak için çamurla yaptım ve oldu!" dedi heyecanla gülerek. Raif Bey sıkıntıyla soluduğunda Lila ellerinden akan kirli suya bakıyordu. Boğum boğum olan parmakları iyice temizlendiğinde bembeyaz teni ortaya çıkmıştı. Raif Bey gülümseyerek kızının yanağından öptü ve ayaklarındaki terlikleri çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öfke Kelebeği ✨️ Aile Serisi 1 (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilHayatsızlar, hayatın adaletsizliğiyle bir akşam yemeğine çıkmışlar. Yollar engebeli ve kumluymuş. Şık kıyafetlerle, bedenlerindeki yara izlerini ve ruhlarındaki iyileşmeyen acıları gizlemek istemişler. Maskeli şeflerin yaptığı, iki yüzlü garsonları...