29. BÖLÜM: BİZİM HİKAYEMİZ

29 4 0
                                    

Üzerimdeki pudra rengi tulumun omuzlarından bileklerime kadar süzülen ek tülüne bakıp eğlencesine savurdum ve aynadaki yansımama gülümsedim. Beste de bilmiyordu ne olduğunu ve o heyecanla çantasındaki makyaj malzemeleri ile yüzüme hafif bir makyaj yapıp günün yorgunluğunu kapatmıştı. Ensemde topuz yaptığım saçlarımı ise açıp dolabımın içinde bulundurduğum tarakla birkaç tel toka ile şekil verip örgüyle taçlandırdıktan sonra evet, hayatımda ilk kez bu kadar güzel hissediyordum kendimi.

"Efsanesin Lila!" dedi Beste elimden tutup beni etrafımda döndürerek. Dolabımı kilitleyip iç çektim.

"Beste ben çok gerginim. Organizasyonu bilmiyor musun gerçekten?" dedim karın ağrısı ile. Utanmasam kendimi odaya kilitleyip Yiğit'e gelmemek için bir sürü bahane sıralayacaktım. Sadece basit bir akşam yemeğini dışarıda yemek istemişti ancak iş saçma sapan bilinmedik bir organizasyona kadar gelmişti.

"Bilmiyorum güzelim ya, inan bana da sürpriz olacak ama gerilme bak. Yiğit var ben varım sıkıldığında ya da çok gergin hissettiğinde Yiğit seni zorla tutmaz merak etme. Belki de şu meşhur dava için bir açılış gibi bir şeydir. Turgut abim böyle şeyleri sever. Ufak bir organizasyonla aile bireylerini toplayıp önemli davalar hakkında konuşmak filan..." dedi fakat bana oldukça saçma gelmişti bu organizasyon. Allah aşkına kim herkesi toplayıp davalar hakkında muhabbet etmekten zevk alırdı ki?

"Meşhur dava neymiş? Özel mi?" dedim soyunma odasındaki banka otururken. Beste de en ucuna oturup dizini katlayarak bana döndü.

"Ya... Bizim aileyi biliyorsun az çok. Herkes ya avukat ya da doktor. Bir tek ben mankenlik yapıyorum ve sanırım benim çalıştığım gelinlik tasarımcısı ile ilgili bir dava var. Turgut abim çok sık Fransa'ya gitmeye başladı bu aralar ve bu dava için çok çalışıyor bir savcı olarak. Hatta ilk defa dedem de yardım ediyor ona, bu yüzden açıkçası mankenlik yapmama başta çok kızan ailem artık umursamamaya başladı bile. Dava da sanırım uluslararası bir dava, pek içeriğini bilmiyorum ama gelinlik tasarımcısı arkadaşımla görüşmek için her yolu denediler. Nihayet arkadaşım Türkiye'ye geliyor ama. Gelirse seninle de tanıştıracağım kesinlikle," diyerek göz kırptı.

Anladığımı belli edercesine başımı salladım. Çok karışık ve tehlikeli durumlardı doğrusu.

"Peki, Yiğit böyle yurt dışına çıkıyor mu?" dediğimde Beste başını salladı usul usul.

"Çıkıyor elbette ama sen sözlerime bakma. Turgut abime bu dava özel bir rica sonucu geldi. Yani normalde yurt dışındaki davalarla çok uğraşmazlar. Senede bir tane falan. Yiğit de sık sık iş gezisine gider ama. Merak etme sen, seni de götürür yanında," diyerek omzumu sıvazladığında yapmacık bir gülüş kapladı içimi. Ben mi? Yurt dışı mı? Benim buna vaktim olmazdı ki.

"Pek vaktim olmaz benim onunla gitmeye. Neyse... Boş ver. Hadi çıkalım bekletmeyelim daha fazla. Şu organizasyonu merak ediyorum," diyerek ayaklandığımda Beste neşeyle yerinden fırladı.

"Ben de valla!"

İkimiz birlikte soyunma odasından çıktık ve aceleci adımlarla restoranın çıkışına yöneldik. Sadece Yiğit ve Batı bekliyordu dışarıda. Anahtar da bendeydi. Restoranı ben kilitleyecektim. O sebeple Beste'yi önden gönderdim ve son defa her yeri kontrol edip kapıyı kendime doğru çektim ve art arda kilitledim restoranı. Daha sonrasında anahtarı ufak çantamın içine attığımda ve arkama döndüğümde Yiğit'in zaten burnumun dibinde olduğunu fark ettim. Hayretle elimi kalbime götürüp gülümsedim. Böyle pat diye karşıma çıkmaları bir gün beni de patlatacaktı.

"Öldüreceksin beni var ya bir gün!" diyerek kollarımı boynuna sarıp başımı göğsüne yasladım. Beni memnuniyetle sarıp kokumu içine içine çekti.

Öfke Kelebeği ✨️ Aile Serisi 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin