"Ekin merak etme araştırdım. Çok iyi bir yer. Üstelik Çiçek teyzeye de yazık. Kadıncağızdan Allah razı olsun, bir gün bizzat ziyaretine geleceğim," diyerek Ekin'in omzunu sıvazlarken hala gönülsüz bir şekilde bana bakıyordu. Sıkıntıyla oflayıp saçlarını karıştırdı.
"Yiğit yanlış anlama da Lila uyandığında çok kızacak sana. Benim babaannem için sorun olmuyordu. Zaten ben işteyken yanındaydı bir tek," dediğinde bıkkın bir şekilde başımı eğdim artık.
"Ekin bütün suç benim, anlaştık mı?" dedim artık ikna olmasını umarak. Ekin ayağıyla yerdeki ufak taşlarla uğraşarak başını salladı.
"Sen ne diyorsan, karışmıyorum artık. Çok inatçısın." Ona bakıp güldüğümde bakımevinden gelen sağlık ekibi Raif amcayı evden çıkarıyorlardı artık. Çiçek teyze sağ olsun eşyalarının toplanmasında yardımcı olmuştu da Raif amca için bir valiz hazırlamıştık.
"Biz şimdi Raif amcamızı bakımevine götüreceğiz Yiğit Bey, emin olun çok güzel bakılacak. Dilediğiniz zaman ziyarete gelebilirsiniz," dedi içlerindeki kıdemli doktor. Ellerimi ceplerimden çıkarıp bana uzattığı eli sıktım sıkıca.
"Çok teşekkürler yardımlarınız için Kıvanç Bey. En kısa zamanda ziyaretine geleceğiz elbette."
Kıvanç Bey bize gülümseyip araca binerken Ekin bana döndü araç hareket etmeden.
"Babaannemle ben Raif amcayı yerleştiririz Yiğit. Cansu'yu bulmaya bak sen," dediğinde keyifle omuz silktim. Bugün hava çok güzeldi ve iyi haberler alacağıma oldukça emindim.
"Çok az kaldı, onun da haberi gelir şimdi. Sayın savcımdan haber bekliyorum..."
"Çok mu az kaldı?" dedi merakla. Gevşek bir şekilde gülümseyip derin bir nefes aldım.
"Sen bekletme aracı da git, gelişmelerden haberdar edeceğim sizi merak etmeyin," dediğimde soracak binlerce sorusu var gibiydi. Onu bahçede bırakıp arabama ilerledim ve koltuğa oturdum. Telefonumu çıkarıp merakla saate baktım. Henüz öğlen 12.56 idi.
Nazenin Hanım'ın yerini tespit etmişlerdi sabah saatlerinde. Suç duyurusunda bulunduğumuz günden bu yana sekiz gün geçmişti ve ancak yerini tespit edebilmişlerdi. Şimdi kolluk kuvvetleri ile birlikte Nazenin Hanım'ın evine gidiyorlardı. Operasyonun çoktan bitmesini umarken hastanede Lila'nın başında bekleyen küçük kız kardeşim Öykü'yü aramaya koyuldum. Benden bu aralar nefret ediyordu doğrusu.
"Ne var?" diye açtı telefonu. Dudağımı ısırdım sertçe. Lila'yı öğrendiğinde Bade'nin biliyor olmasına o kadar alınmıştı ki kız kardeşimin gönlünü nasıl alacağımı bilmiyordum.
"Ne var denir mi kız abiye? Lila'nın durumu nasıl?" dediğimde Öykü beni terslemekten vazgeçmemişti.
"Çok merak ediyorsan gel gör, ben seninle uzun bir süre konuşmayacağım. Hadi eyvallah!" diyerek telefonu yüzüme kapatınca ekrana öylece bakakaldım. Bu kızın kesinlikle tersi çok pisti ve çekilmiyordu. İç çekerek arabayı çalıştırıp en iyisi Öykü'nün dediği gibi hastaneye gitmekti. Bu yüzden mahalleden ayrılırken telefonum bir kere daha çaldı ve bu defa heyecanla karışık arayan kişiye baktım. Babamdı arayan.
"Alo? Buldunuz mu baba?" dediğimde şiddetli bir öksürük sesi işittim.
"Evet Avukat Bey, bulduk kızcağızı. Nazenin Solak ise gözaltına alındı merak etme. Şimdi Cansu'nun ifadesini alacağım ondan sonra gelip teslim alabilirsin."
Babamın iğneleyici sözleriyle birlikte yumruğumu sıktım sessiz bir sevinç gösterisinde bulunarak.
"Tamamdır Sayın Savcım, yardımlarınız için teşekkürler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öfke Kelebeği ✨️ Aile Serisi 1 (TAMAMLANDI)
Teen FictionHayatsızlar, hayatın adaletsizliğiyle bir akşam yemeğine çıkmışlar. Yollar engebeli ve kumluymuş. Şık kıyafetlerle, bedenlerindeki yara izlerini ve ruhlarındaki iyileşmeyen acıları gizlemek istemişler. Maskeli şeflerin yaptığı, iki yüzlü garsonları...