22. BÖLÜM: KAN KAYBEDE KAYBEDE

23 3 0
                                    

Lila İpekçi

"Lila İpekçi! Ziyaretçin var, benimle geliyorsun."

Yirmi beş yıl... İşlemediğim bir cinayetten yirmi beş yıl ceza yemiştim. O mahkeme süreci, Yiğit'in bakışları, Simge'nin feryat figan ağlayışları, sözde öldürdüğüm ailenin bana suçlayıcı bakışları, kız çocuğunun gözlerindeki yetimlik... Bunları tanımlayamıyordum artık. Hayatım daha ne kadar dibe batabilirdi ki? Artık bir işim yoktu. Artık babama bakamayacaktım ve ne haldeydi bilmiyordum bile. Onunla kim ilgileniyor bilmiyordum. Her gece düşünmekten kafayı yerken cezaevindeki beşinci günümde bir ziyaretçim vardı. Simgelerin geldiğini düşünüyordum ya da Yiğit idi gelen ama umarım gerçekten Yiğit gelmemiştir zira yüzüne bakacak hal kalmamıştı bende. Başlamadan bitmişti her şey...

Yattığım rahatsız yatakta onunla olan ilk fotoğrafımıza bakarken adımı duymamla fotoğrafı yastığımın altına saklamam ve doğrulmam bir oldu. Savunmasız bir şekilde kadınların bana attığı değişik bakışlar eşliğinde gardiyanın yanına gittim. Koluma girdi ve beni götürdü. Artık bu pas kokan, rutubet kokan yerden çıkmak için her şeyimi feda edebilirdim. Sayısız demir parmaklık atlattım ve en sonunda geniş mi geniş bir alana geldim. Masaların dizildiği bir alanda etrafıma bakınırken gördüm onu. Yiğit Aysar en köşedeki masada çaresizce ellerini birleştirmiş masayı seyrediyordu. Keşke gelmeseydi...

Artık onun karşısına çıkmaktan çok utanıyordum. Ellerimi bu utanç duygusu ile ovuşturarak minik adımlarla yanına gittim ve sandalyeyi çektiğim anda kafasını kaldırıp bana baktı. Bir et yığını gibi oturdum karşısına. Yüzüne bakamadığımdan başım hep önde eğikti. Ona hiçbir faydam yoktu, ifademi destekleyen hiçbir şey yoktu, başına yük gibi kalmıştım adeta ve günlerdir benimle uğraşıyordu. Umutsuz bir vakaydım. Sanırım kaderimde bu şekilde hayat sürmek vardı ki itiraz da etmiyordum hiçbir şeye. Boyun eğip sadece nefes alıyordum. Buna yaşamak denmezdi çünkü.

"Nasılsın?" dedi kısık bir sesle yerinde doğrulurken. Dudaklarımı büzüp omuz silktim hissiz bir şekilde.

"Yaşıyorum işte... Nefes alıp veriyorum dört duvar arasında. Günler geçiyor gidiyor. Öyle. Sen nasılsın? Cansu nasıl?" dediğimde Yiğit masaya doğru eğildi ve uzanıp elimden tuttu. Buz gibi olan ellerim onun sıcak elleri ile buluşunca bir titreme dalgası sarmıştı bedenimi. İsteksiz bir şekilde ellerimi çektim ellerinden. Eğer cesaret edebilirsem buraya bir daha gelmemesini isteyecektim. En son yaptığım gibi onu buradan da kovacaktım.

"Eğme başını, bana bak lütfen. Sana bir şey söylemeye geldim buraya," deyince gözlerimi kırpıştırarak kafamı kaldırdım. Arkasında ufacık bir pencereden vuran güneş ışığı tam gözüme girse de bakmaya devam ettim.

"Söyleyecek ne kaldı başka? Hala uğraşıyor musun cidden bu dava için? Kapandı Yiğit, uğraşma lütfen," dedim dalga geçercesine. Sinirim o kadar bozuktu ki elimde olmadan Yiğit'i de kırıyordum. Nefes alamıyordum ki ben burada.

"Evet, senin aksine uğraşıyorum hala. Cansu sen cezaevine girerken annesinin yanına gitti Lila. Tutamadık," dediği anda bomboş bakan gözlerim birdenbire irileşti ve yaslandığım yerden doğrulup Yiğit'in gözlerinin içine baktım. Doğru söylüyor olamazdı. Bir tek Cansu ve babam vardı ve Cansu'yu elinden kaçırmış olamazdı! Buna dayanamazdım.

"Ne demek annesinin yanına gitti Yiğit? Na-nasıl oldu bu? Annem mi buldu yoksa?" Korkunç gözlerle bir cevap beklerken Yiğit geri çektiğim ellerimi yeniden tuttu ve açıklamaya koyuldu hızlıca.

"Bak nasıl olduysa Cansu cezaevine girdiğini duymuş, annesinin kendisini aradığını da duymuş ve bir anlaşma yapmışlar kendi aralarında. Senin buradan çıkman karşılığında tabii ama herhangi bir ifade değişikliği gerçekleşmedi henüz. Beş gündür Cansu'ya ulaşamıyoruz ama merak etme, bırakmayacağım o kızı. Sadece sana şunu söylemek istiyorum ben dışarıda hala uğraşıyorum lütfen sen de uğraş Lila. Böyle umutsuz olma. Kardeşini bulalım, seni de bir an önce buradan çıkaralım," dediğinde ellerimi çektim yeniden. Derin derin nefes alarak parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. Sakin kalmak istiyordum ama kalamıyordum bir türlü. Her şey mi üst üste gelirdi böyle? Benim nefeslenmeye hakkım yok muydu?

Öfke Kelebeği ✨️ Aile Serisi 1 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin