☬ 45 ☬

658 110 163
                                    

⚠️ bir karakter nöbet geçiriyor, ayrıntılı yazmadım ama yine de tetikleyici olabileceği için uyarmak istedim. İsteyen atlayabilir.



Bölüm: 45

"Kralım." Birisinin fısıltısıyla Seokjin sıçrayarak uzandığı yerden fırlar gibi kalktı. Kaygı dolu gözleri ona seslenen ve yakından gelen sesin sahibine baktı. Yardımcısı Jian'ın kısa saçları yuvarlak yanaklarının iki yanında sarkıyordu. Koca yuvarlak gözleri kralını korkuttuğu için açılmıştı. "Uyandırdığım için özür dilerim kralım ama..."

Seokjin, kalbinin üstüne sol elini koydu. Sağ eli artık yoktu, savaşta sağ kolunun yarısını kaybetmişti. "Ne oldu Jian?"dedi kalbinin sakinleşmesi derin bir nefes aldıktan sonra.

"Kral Namjoon..."dediğinde Seokjin'in gözleri anında diğer hücreye döndü. Alfası yerde, samanların arasında uyuyordu. Artık yıllar olmuştu. Birbirlerini yerde uzanırken görmeye alışmışlardı. Sorun ise... Nöbet geçiriyordu.

Kalbine bir ağrı giren Seokjin, ikisini ayıran hücre parmaklıklarına kadar gitti. Namjoon'un hücresindeki birkaç hayatta kalmış olan komutan da acıyan gözlerle krala bakıyordu ama Seokjin onları umursamadı. "Siz uyumaya devam edin. Ben beklerim."

Hepsini onu onaylarken araya mesafe koymayı unutmamışlardı. Kral Namjoon'un ilk nöbet geçirişi olmadığı için ne yapmaları gerektiğini artık biliyorlardı. Kendisine zarar vermediği sürece ona dokunmak, nöbetini daha kötü hale getirebiliyordu.

Seokjin yanında beta kıza döndü. Yanakları pisti, kısa saçları düz olsa da yağlanmıştı, üstündeki elbiseler yıpranmış ve mahvolmuştu. "Uyandırdığın için teşekkür ederim Jian."

Kız sadece gülümsedi. Kendisi de köşeye çekilip bacaklarını kendisine çekti, alnını dizlerine yaslayıp uykusuna döndü. Seokjin ise hala uzandığı yerde nöbet geçirdiği için titreyen alfasını izledi.

Kral Namjoon sol gözünü kaybetmişti ve göz bandı vermedikleri için yerine kullandığı kumaş parçasıyla gözünü kapatıyordu. Yara izi alnından kaşına, gözünden elmacık kemiğine kadar inen bir yaraydı. Bazen onlara fırlatılan cam eşyalardan dolayı bazı tutsaklar saçlarını ve sakallarını kesse de Namjoon kesmemişti. O yüzden saçları ve sakalları da uzamıştı. Seokjin'in gözlerinde ise Namjoon hala en yakışıklı, en çekici ve zeki alfaydı. Pis, zayıflamış ve güçsüzleşmiş olsalar bile zamanla tüm rengini kaybetmiş hayatları birbirlerine baktıklarında toprakla hayat bulan bitkiler gibi hayatı buluyorlar, renklere kavuşuyorlardı. 

Savaştan beri tutsaklardı. İlk başta kolayca çıkıp kaçabilirlerdi ama Kral Jeon, biricik çocuklarını esir almıştı. Güçlerini kullandıkları anda askerler Kral Jeon'a haber yollayarak kralın Eunbin ve Soobin'e işkence etmesine sebep oluyorlardı. O yüzden güçleri yokmuş gibi, kral değillermiş gibi öylece hücrede bekliyorlardı. Neyi beklediklerini bile bilmiyorlardı. Kral Jeon onları toprak halkının isyan etmemesi için canlı tutmuştu. Ama geçen yıllardan sonra açlık, susuzluk, çocuklarının canları için endişe duyan kalplerinin ağrısı, kabusları yakında onları öldürecek gibiydi. 

Sanki...

Sanki ölümü bekliyorlardı.

Kral Namjoon sonunda kendine geldiğinde ilk birkaç dakika açılmış gözleriyle sadece siyah tavana bakmıştı. Derin derin nefes aldı. Hücrenin iğrenç, boğucu kokusuna rağmen nefeslerini derin derin almayı sürdürdü çünkü kalbi hala gerginlikle hızlı atıyordu. Etrafının farkına vardığında ve hücrenin boğucu kokusu dışında eşinin feromonlarını sonunda algılayabildiğinde gözlerini kırpıştırdı, onu izleyen hücre arkadaşlarını umursamadan uzandığı yerden hızla doğrulup diğer hücreye baktı.

shameless | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin