Bölüm: 2
"Kaç yaşındasın?"diye sordu Taehyung, Jeongguk onu Kral Jeon'un ve ejderhaların beklediği yere, kasabanın arkasındaki açıklığa ilerlerken. Korkmak istemese de korkusu aklını bulandırıyor, kafasını dağıtmak için konuşmaya çalışıyordu. Düşmanının oğlunu kurtarmış, yetmezmiş gibi kan sözü vermiş ve şimdi de onunla birlikte düşmanının yuvasına gidiyordu.
Annesinin yasını bile tutamamıştı.
"On beş. Sen?"
"Ben de. Yaz'da mı doğdun?"
"Hayır. Fırtınalı bir yağmur günü doğdum. En azından öyle söylüyorlar." Jeongguk'un sesinden bu konu hakkında rahat hissetmediği fark edilmeyecek gibi değildi. Ve Taehyung bunun sebebini biliyordu çünkü kutsal ateş kanıyla doğanların Yaz olduğunda, sıcaklık esnasında doğması gelenekseldi. Fırtınada doğmuş olması, sarayda Jeongguk'un kötü muamele görmesine sebep oluyor olmalıydı. "Sen?"
Ateş krallığının askerlerinin arasından geçerken askerlerin bakışlarına maruz kalmakla beraber askerler Jeongguk'a hafifçe eğilerek selam da veriyordu ama bunlar Taehyung'un gerilmesine engel değildi. Çok fazla kişi vardı. "Kışın doğdum. Göller ve nehirler donmuşken dünyaya okyanustaki krakenler tarafından getirildim."
Jeongguk cevabı karşısında güldü ama başka bir şey demedi. Ona inanmamıştı. Taehyung ise inanıp inanmamasını önemsemedi. Bu oğlana hiçbir şey inandırmak zorunda değildi. İkisi de birbirlerini kendi menfaatleri için kullanıyordu sonuçta.
"Kardeşlerin var mı?"
Taehyung her zaman kardeşi olması için Su Tanrıçasına dua etmişti ama duaları sonuçsuz kalmıştı. Annesi onun doğumundan sonra Su Tanrıçası ile hiç karşılaşmamıştı. Her ne kadar her Kutsal Mavi Ay Günü'nde kuzeye gitseler de Su Tanrıçası sanki hiç var olmamış gibi davranıyordu.
"Evet. Hyungum Prens Alfa Jeon Daejung en büyüğümüz, Otuz iki yaşında... Sonra noonam Prenses Omega Jeon Narae, yirmi yaşında. Sonra ben varım, Alfa Jeon Jeongguk. Sonra üçüz kız kardeşlerim var; Prenses Alfa Jinkyong, Prenses Beta Sung, Prenses Beta Jeong. Kardeşlerim henüz sekiz yaşında. Üçü de çok tatlı ama bizden uzakta kalıyorlar savaşlar yüzünden."
Taehyung kalabalık olmalarına imrenmişti ama bu ailenin içinde olmak istemediğine de emindi. Savaşın ve ateşin bu kadar benimsendiği bu ailede mutlu olmak zor olmalıydı. "Neredeler ki?"
"Onlar öldürmek için mi yerleri öğrenmek istiyorsun yoksa sadece konuşmak için mi?"
"Neden küçücük çocukları öldürmek isteyeyim ki? Hem eğer öldürmek isteseydim sana sormadan da yerlerini öğrenebilirdim."
Biraz sessiz konuşuyorlardı artık çünkü ormandaki ejderhaları ve hırıltılarını duyabiliyorlardı. Bu da Kral Jeon'a yaklaştıklarını belirtiyordu.
Annesinin ve tüm masumların intikamını alıp hemen yaşlı adamı öldürmek, kanlar içinde bırakmak istiyordu.
"Annemle birlikte uzaktalar. Nerede olduklarını biz de bilmiyoruz. Annem ejderhasına binip onları ve ejderhalarını kaçırdı."
Taehyung yeni öğrendiği bilgiyle şaşırmadan edemedi. "Gerçekten mi?"
"Hı hı."
Omega kendisini tutamadı. "Peki neden seni geride bıraktı?" Taehyung sorusuyla alfayı kötü hissettirmek istememişti ama soru ağzından çıkıvermişti işte.
Jeongguk sustu. Çünkü bu sorunun cevabını kendisi de merak ediyordu.
Aralarında bir sessizlik oluşsa da etraf oldukça gürültülüydü. Çamurlu yollarda yürüyen ve birilerini turan askerler vardı. Gülüşen, içki içen ya da kenarda buldukları birilerine tecavüz edenler, kullananlar vardı. Taehyung hepsini öldürmek, derilerini yüzüp dünyadaki en acılı ölümü tatmalarını sağlamak istiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless | taekook
ספרות חובביםFantastik bir dünyada, dört krallığın hüküm sürdüğü kıtalarda ve savaşın etraflarını sardığı hayatlarında her şeye rağmen birbirlerinde aşkı bulan Jeongguk ve Taehyung'un hikayesi. * omegaverse royalty au