shameless | taekook

☬ 6 ☬

Bölüm: 6

Olanlardan sonraki birkaç gün hem çalışmalarını sürdürmüşler, hem de kafalarını dağıtmak için Jeongguk, Taehyung'u balık avlamaya götürmüş, birkaç gün de deniz kenarındaki pazarlara gitmişlerdi. Ama gizlice gittikleri bir akşam pazarında Taehyung'un tahmin ettiği gibi kumaşlara, takılara bakmamışlardı. Jeongguk onu bir çadıra sokmuş, çadırın içinde tanımadığı kişilerin oturduğunu gören Taehyung kaşlarını çatmıştı.

"Geç kalmadık, değil mi?"diye sordu Jeongguk başlığını indirip yüzünü çadırdaki herkese açık ederek.

"Hayır, Prensim."dedi yuvarlak masanın solunda oturan genç alfa. Kahverengi saçları karışmıştı. Yüzü hafif kirlenmiş, kahverengi, bazı yerleri yırtık tişörtündeki göğüs kısmında bulunan üç düğmeden ikisini açmıştı. Yüzündeki gülümseme Taehyung'u rahatsız etmemişti. Saf ve güzeldi. "Lütfen gelin." Alfa, Jeongguk'a masanın kuzeyindeki boş sandalyeyi gösterdi.

Jeongguk oraya gitmeden önce Taehyung'a dönüp gülümsemişti. Taehyung'u unutmadığı için omega kendisini minnettar hissetti çünkü çadırın içindeki herkes alfaydı. Omega içgüdüleri fazlasıyla gerilmiş, bir eli istemsizce bacağındaki kemerde olan bıçağına gitmişti. Jeongguk sandalyeye ilerlediğinde Taehyung da onu takip etti. Herkesin gözü üstlerindeydi. Daha çok pelerinin kapüşonunu hala indirmemiş Taehyung'un üzerindeydi.

Ve Jeongguk da sandalyesine oturduğunda fark etmiş, gülümseyen yüzü düşmüş, kaşları çatılmıştı. "Gözlerinize sahip çıkın."diye hırladı.

Neredeyse hepsinin bakışları önlerine dönerken Jeongguk'un çarprazında oturan yaşı kırklarda gibi olan alfa erkek bakışlarını hala çekmemişti. Hatta alfa feromonlarını yaymaya bile başlamıştı. "Jun-ssi."dedi dişlerinin arasından Jeongguk. "Henüz aramızda yeni olduğunuz için bilmiyorsunuz sanırım ama burada benim sözüm geçiyor."

Adı Jun olan alfa tek kaşını kaldırarak Jeongguk'a alayla baktı. "Hala kızgınlık dönemine bile girmemiş, gelişimini tamamlamamış bir alfasın. Gücünü bile kontrol edemiyorsun. Bu omegaya dokunsak yapabileceğin hiçbir şey yok. Prensim."

Taehyung tek kaşını kaldırdı ve Jeongguk'a baktı. Jeongguk onu nereye getirmişti hala anlamamıştı ama bu alfanın fazlasıyla özgüvenli olduğu kesindi.

"Jun-ssi."diyerek yanındaki kadın alfa onu uyardı. Kadın alfanın saçları kahverengiydi. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Üstünde ise Taehyung ve Jeongguk'taki gibi pelerin vardı ama başlığını indirmişti. Güzel bir kadındı. Otuz yaşlarında duruyor, dik oturuşu ve çekiciliğiyle oldukça göz kamaştırıcı duruyordu. "Prensimize saygısızlık etmek için mi bu ittifaka katıldınız? Ayrıca sizin aileniz yok mu Tanrı aşkına? Bu omega çocuğunuz yaşında!"

Alfa dilini şaklattı. "Haksız mıyım ama? On alfayız, hepimiz omeganın tadına bakabiliriz. Jeongguk-ssi de hiçbir şey yapamaz."dediğinde bazıları şok olmuş halde ses çıkarırken bazıları şaşkınlıkla bakakalmışlardı. Taehyung'un ise kanı donmuş, bıçağını anında kemerinden çıkarmıştı ama bıçağı fırlatmak için elini kaldıramadan Jeongguk bileğini tutmuştu. Taehyung'a bakmıyordu bile ama omeganın ne yapacağını hemen anlamıştı.

"Jun-ssi umarım buraya gelmeden önce ailenizle veda etmişsinizdir çünkü bundan sonra sizin külünüzü bile göremeyecekler."diyerek Jeongguk dişlerinin arasından konuşmuş, alfa adam ne olduğunu anlamadan vücudunda bir sıcaklık hissetmeye başlamıştı.

Ellerini kaldırdı. "Ne- ne oluyor?"diye sordu dehşet içinde. Elleri turunculaşmaya başlarken tüm vücudu da aynı şekilde turunculaşmaya başlamış, acıyla çığlık attığı sırada ise teninin yanma sesi hepsinin kulağına ulaşmış ve birden yanmaya başlamıştı. Herkes şok içinde bakarken Jeongguk, "Toplantıyı başka bir zaman yaparız."deyip başına başlığını tekrar geçirerek yanan bedeni umursamadan çadırdan Taehyung ile beraber çıkmıştı. Seokho ve Jeongyeon da onları takip ederken Jun-ssi çoktan ölmüş, bedeni ise iğrenç bir koku bırakarak yerde yanmaya devam ediyordu.