M Ve B

38 17 37
                                    

Pazartesi
Saat 08:30
Yazarın anlatımıyla...

Aradan tam iki buçuk hafta geçmişti ve Melisa iki buçuk haftadır kayıptı. Ailesi ve yakınları ciddi anlamda yıkılmış haldeydi ve birbirlerini toparlayacak güç bile bulamıyorlardı kendilerinde. Polislerin bazıları bile artık yavaş yavaş umutsuzlaşmaya başlamıştı çünkü en sonki telefon konuşmasından sonra duyulan silah sesi üzerinden geçen günler onların umutlarını her geçen gün yitirmesine sebep oluyordu.

Aslına bakılırsa çoğu kişi hâla Melisa'nın yaşadığına inanıyordu ama onların da kafasında bir sürü soru işareti ve bir sürü düşünce vardı. Bunlardan her ne kadar kurtulmak isteseler bile bu sürecin ne kadar yorucu ve zor olduğunun hepsi farkındaydı.

Melisa bu süreç içinde Betül isimli bir kızla tanışmıştı ve onla konuşamasa bile defter üzerinden iletişime geçiyorlardı. Melisa Betül'e neden konuşamadığını sormak istiyordu ama kızın moralini bozmak istemiyordu. Betül'ün de aynı şekilde Melisa'ya sormak istediği aslında bir çok soru vardı ama henüz o soruları sormak için yeri ve zamanı değildi.

Melisa Betül'ü yeni tanımasına rağmen 3, 4 gün içinde onunla arkadaş olmuş gibiydi. Arada mesafe vardı ama o mesafe burada bile yavaş yavaş kapanıyor gibiydi. İkisi de birbirine olan güveninin boşa çıkmasından korktuğu için hâla birbirine doğru düzgün güvenebilmiş değillerdi ama ikisi de bunun neden olduğunu az çok tahmin edip birbirlerini anlıyorlardı.

Melisa ve Betül yeni tanıştığı insanlarla kolaylıkla anlaşabilen hatta kısa sürede arkadaş bile olabilen insanlardı ama şu an bulundukları durum buna çokta müsaade etmiyordu. Melisa eğer buradan kaçabilirse Betül'ü yanına almak istiyordu ama nasıl kaçacağını bırak, nerede olduğunu bile bilmiyordu. O yüzden böyle bir konumdayken Betül'ü de tehlikeye atmak istemiyordu.

Peki o zaman, gelin beraber bu süreci birde karakterlerimizden okuyalım, sıra onlarda. İyi okumalar dilerim...

Melisa

Sabah gözümü açtığımda başım direkt sağ tarafa doğru döndü. Betül uyuyor mu diye bakacaktım ama Betül'ü yatağında görmeyince hızlıca yatakta doğruldum. O sırada banyonun kapısı açıldı.

"Oh be, korktum bir an" dedim. Betül eline kalemi aldı ve bir şeyler yazmaya başladı. Sonra kağıdı bana gösterdi.
"Benim için endişeleniyor musun?"
"İlla benim ağzımdan duymak istiyorsun sanırım"
"Evet mi hayır mı söyle işte??"
"Evet, sincap. Maalesef 3,4 günde tanıdığım bir kız için endişeleniyorum" dediğimde kaşları yukarı kalktı.
"Sanırım bende endişeleniyorum" dediğinde gülümsemeye çalıştım.

"Bana bak sincap, gidiyorsun ve şu tepsiyi bitiriyorsun" dediğimde kahkaha attı.
"Ama sen hiçbir şey yemiyorsun, ayrıca gerçekten niye yemiyorsun? Zehirlenirsem ilk önce ben zehirleneyim diye mi?" dedi gülerek.
"Hayır" diye kısaca cevapladım.

"Sence seni aramayı bıraktılar mı?" diye sorduğunda öyle bir şey olma ihtimalini düşününce bile kalbime ağrı girdi.
"Hayır, arayacak ve bulacaklar. Seni de aynı şekilde"
"Umarım"

"Hadi git ye şunu" dedim tepsiyi işaret ederek.
Kafasını salladı ve gülerek masanın yanına geçti.
O kahvaltısını yapıyordu bende onu izliyordum. Bir süre sonra kafasını bana doğru çevirdi ve elindeki sandviçi bana doğru uzattı.

"Yok, ben tokum" dediğimde elindeki sandviçi bırakıp kalemi eline aldı ve gene bir şeyler yazmaya başladı.
"Değilsin, biliyorum. Ben geldiğimden beri neredeyse hiç bir şey yemedin"
"Gerçekten aç değilim, iştah sorunlarım var. Bazen iştahım açık oluyor bazen kapalı. Ama şu an gördüğün gibi iştahım yok. Sen beni merak etme ve ye yemeğini sincap" dediğimde en sonki söylediğim kelime sayesinde yüzünde tebessüm oluştu ve kafasını yavaş yavaş, aşağı yukarı doğru salladı.

İhanet ve İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin