Doğru Yalan, Yanlış Zaman :)

296 181 26
                                    

Pelin

Gözlerim bir Tolga'nın dizinde uyuyan Melisa'ya, bir uykusuzluktan mahvolmuş abime, bir de yorgunluktan ve stresten bıkmış Tolga'ya gitti. Burada 2 gün kalmam gerekiyordu ama bırak 2 günü 2 saat bile kalamazdım çünkü duvarlar üstüme üstüme gelmiyor koşuyor maşallah! Sıkıntıyla nefes verdiğimde abim bana baktı.

"Abi biraz hava almam lazım dışarı çıkalım mı?" diye sordum. "Tamam, hemşireye çağırıyım, serumu çıkarsın. Hem daha rahat edersin." dedi. Başımla onayladım. Hemşire serumumu çıkarttıktan sonra abimle bahçeye indik. "Daha iyi misin?" diye sordu. "Hm-Hm" diye mırıldandım.

Bir süre bahçede yürüdükten sonra abim sessizliği bozdu. "Samet'i affedecek misin?" diye sordu. Bir iki saniye olduğum yerde kaldım, sonra yürümeye devam ettim. "Bilmiyorum, bir tarafım affet diyor, bir tarafım affetme diyor. İki tarafıma da uygun, yani ortak bir karar vermeye çalıştığımda da bu sefer ortaya kocaman bir soru işareti çıkıyor. Ne zaman bir şey düşünsem, ya da bir karar vermek zorunda olduğumda her zaman bir tarafım eksi der, bir tarafım artı, bir tarafım yap der, bir tarafım yapma, bir tarafım git der, bir tarafım gitme. Yani hiçbir zaman kararlarımı doğru düzgün seçme hakkım olmuyor. Düşünmekten kafayı yiyeceğim, şu iki taraf meselesi beni deli ediyor. Yani en iyisi siz karar verin. Ben mantıklı düşünemiyorum." dedim.

Artık dayanacak gücüm kalmadı. İki tarafımdan da nefret ediyorum. Bende ne akıl sağlığı bırakıyor ne de sağlıklı düşünmeme yardımcı olacak bir şey. Bir insan bir şeyi düşünürken, evet iki olasılığı da değerlendirir. Ama ben bu olasıkları kendi kafamda değerlendirmektense, kendi kafamda direkt ikiye bölünüyorum. Bazen kendime salak mısın? Bir kararı vermek için saatlerce düşünüyorsun, ama hala doğru düzgün bir karar veremiyorsun! Diye kızıyorum, çünkü haklıyım.

Bazen o kadar derin düşüncelere dalıyorum ki, gerçek dünyamla bir süre bağım kopuyor. Taki, biri beni kolumdan dürtüp, düşüncelerinden uzaklaştırana kadar. Deli değilim, ama doğru karar verme özürlüsü olabilirim. Her zamanki gibi yine biri, yani abim kolumdan dürttü ve beni düşüncelerinden çekip kopardı.

"Tamam düşünüyor olabilirsin ama bu kadar derin düşünme abim, boğulursun. Dikkat et" diye uyardı. Allah'tan uyarısını anlamayıp yüzüne boş boş bakacak kadar gerizekalı değildim. "Biliyorum, ama benim can simidim var. Boğulacağımı zannetmiyorum." dedim ve göz kırptım.

Abim bir süre sonra gene sessizliği bozdu. "Sırf bir konuşma yaptı diye affetmek istemiyorum ama yaptığı konuşmada ne mantıklı ne de mantıksız geliyor"

Anladığım kadarıyla abim Samet'i affedecek gibi duruyordu. Düşüncelere dalmamak için direkt kendi düşündüğümü söyledim. "Siz affedin, eğer siz affederseniz, bende affederim. Ama ben affetmesem bile siz ne istiyorsanız onu yapın. Kimse bana bağlı değil. Herkes ne istiyorsa bırak onu yapsın. Ben sanırım affedeceğim." dedim.

Samet'i affettim. Şuan ya hayatımın en büyük hatasını yapıyordum ya da en doğru kararını veriyordum. Bunu belki saatler, günler, haftalar, aylar, yıllar geçtiğinde anlayacaktım. Ama illa o gün gelecekti. Ve ben o gün, bu kararı tekrar verecektim. İki olasılık vardı. Ve ben iki olasılığı da, deli gibi düşündükten sonra, sonunda bir karar vermiştim. Sonunda.

Abimle yukarı çıktıktan sonra odaya girer girmez Tolga ve Melisa ayaklandı. İlk konuşan Tolga oldu. "Oğlum neredesiniz siz ya? Telefonlarınız bile maalesef burada, ama siz yoksunuz. İnsan bir haber verir!" dedi. Abim kapıyı kapattıktan sonra Tolga'nın yanına gitti. "Sakin, Pelin hava almak istedi. Bizde bahçeye indik. Size haber verecektik, uyuyordunuz. Yorgundunuz diye uyandırmak istemedik." dedi. Bu sefer Melisa konuştu.

İhanet ve İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin