"Canını Çok Yakar Abi!"

213 163 26
                                    


Gözlerimi açtığımda bembeyaz bir tavan ile karşılaştım. En son hatırladığım şey bahçede Burnumun kanamasıydı ve Tuna ile birlikte kantine gidişimizdi. Ağzımdan fısıltı ile "Tuna" kelimesi çıktı. Sonra Mert'in sesini duydum. "Tülay abla Pelin uyandı." dedi. Tülay abla kim? Başımı sola doğru kaydırdığımda Mert'i gördüm. Yanıma elinde kova olan bir abla geliyordu. Midem aşırı bulanıyordu ve büyük ihtimalle güneş çarpmıştı. "Beni duyabiliyorsun değil mi?" dedi. Başımla onayladım. "Peki net bir şekilde görebiliyor musun?"
"Evet" dedim. Kovayı sedyenin altına koydu.
"Tut bakayım elimden, yürüyebilecek durumda mısın bakayım" dirseklerimden destek alarak oturma pozisyonu aldım ve sonra ablanın elini tuttum.

İlk başta biraz sendelesemde sonrasında normal bir şekilde odanın içinde tur attım. "İyiyim abla. Midem bulanıyor sadece" dedim. 2 saniye sonra ağzıma kadar gelen şeyden sonra koşarak sedyenin altındaki kovayı ağzımın altına yerleştirdim ve tahmin ettiğiniz gibi oldu. Sizinde mideniz bulanıp ekrana kusmamanız için devamını anlatmama gerek yok sanırım. Elimi yüzümü revirde yıkadıktan sonra ablaya baktım.

"Güneş çarpmış. Bir serum taksalar iyi olur. Eğer tekrardan miden bulanırsa, ki bulansa bile çıkaracağını düşünmüyorum. O zaman ailene haber verelim tamam mı? Geçmiş olsun" dedi. Mert elimden tuttu. "Sağ olun, ben çıkmasına yardım ederim siz zahmet etmeyin" dedi. Revirden çıktıktan sonra merdivenlere gittik. "İyi misin? Yüzün bembeyaz oldu. Hastaneye gidelim istersen." dedi.
"Yok iyiyim şuan. Sadece başım ağrıyor top geldi ya sabah. O da geçer birazdan. Çok kötü olursam söylerim." dedim.

Abim ne halt yiyordu şuan da? Niye benim yanımda değildi? Aklıma abim gelince onunda bayılıp bayılmayacağını düşündüm. Abim hayatında hiç bayılmadığı için şimdide öyle olduğunu düşünüyorum. Aa, pardon. Abim bir kızın burnu kanadı diye Tolga ile beraber gitmişti değil mi? Aklıma gelen şeyle biraz sinirlensem de normal olduğunu düşündüm. Mert ile hava almak için dışarı çıktık. Abimleri gördüm. Gene o adını bilmediğim kız vardı yanlarında. Adını bilmiyorum ama adıyla birlikte daha çok şey öğreneceğim sanırım. "Tuna nerede?" diye sordum. "O yukarıdan bir şey almak için çıkmıştı. Mesaj attım buraya gelmesi için." dedi. Sonra içimden bir ses Mert'e sarılmak istedi. Bu sesin amacı ne bilmiyorum ama bende istiyordum. "Mert" dedim.
"Söyle güzelim" durdum ve ona döndüm. Oda aynısını yaptı. "Sana sarılsam sorun olur mu?" dedim. "Bana istediğin zaman sarılabilirsin ve hiç sorun olmaz." dedikten sonra ellerimi Mert'in sırtına koydum ve başımı yasladım. O da bana sarıldı ve çenesini başımın üstüne koydu. Şuan buna o kadar ihtiyacım vardı ki anlatamam. Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum ama kafamı kaldırdığımda abimin bize baktığını gördüm. İstediği kadar baksın. İhtiyacım olduğunda bugün yanımda o yoktu. Her zaman yanımda olsa bile bugün yoktu ama bu yüzden küsecek değildim. Abim bizden kısa süre içinde bakışlarını çektikten sonra yine o kızla gülüşerek kapıdan çıktılar. Mert'den ayrıldığımda Tuna bizim yanımıza doğru geliyordu. "İyisin değil mi?" diye sordu. "İyiyim iyiyim" dedim.

"Sınıfa çıkalım orası serin hem güneşte daha durmayalım" dedi. Biz sınıfa doğru çıkarken Yağmur ve Semih ile karşılaştık. "Yağmur, iyisin değil mi" dedim. "İyiyim. Midem bulanıyor sadece. Geçer birazdan" dedi.
"Sana bir şey oldu mu?" diye sordu Semih.
"Biraz, yani oldu ama bende iyiyim şuan. Sadece başım ağrıyor" dedim. Semih gil ile birlikte sınıfa girdikten sonra ders başladı ama ders işlemedik.

Okul bittikten sonra
Herkes çantasını alıp aşağıya indikten sonra sınıfta dördümüz kaldık. Sonra sessizliği bozan Tuna oldu.
"Pelo biz en iyisi biraz dinlendikten sonra akşam buluşalım. Hem sen daha iyi olursun. Melo da enerjik olur" dedi.
"Biz iyiyiz de dinlensek çok daha iyi olur. Sizde dinlenin. Akşam güzelce hazırlanırız" dedim.
"Tamam o zaman. Ben grup oluşturuyum. Buluşacağımız saati falan orada ayarlarız" dedi Mert.

Biz aşağıya indiğimizde Tuna ve Mert ile vedalaştık. Abime nerede olduğunu sormak için aradım ama abim meşgul attı. Tekrar aradım çünkü beraber çıkmamız gerekiyordu ve nerede bilmiyordum. Ama tekrar meşgule attı. Abim gili ararken gene o kızla gülüşerek çıkışa doğru ilerliyorlardı. Bizi beklemeden. Umursamadan. Arkalarına bile bakmadan. O kızla. Gülüşerek. Çıkışa doğru ilerliyorlardı. BU KADAR DA FAZLA!
"Bu kadarı da yetti ama ha! Başlatmayın kızınıza da ilgineze de!" dedim. Melisa da aynı tepkiyi verdi. "Oha yani" demeden Melisa'nın kolundan kolumu çektim ve hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledim. Melisa onların yanına gidip bir şey diyeceğimi sandığı için arkamdan "Pelo dur tamam anlıyorum sinirlisin ama iyi şeyler söylemeyeceksin!" dediği zaman ben abilerin yanına varmıştım.

Ama ağzımı açıp tek bir kelime bile etmedim. Melisa tam "Peli-" diyecekken ben abimleri yanından abimin koluna hafifçe çarparak yanlarından ayrıldım. Melisa çoktan abimlerin yanına varmıştı ve dördü meraklı gözlerle bana bakıyordu. Sonra bileğimde hissettiğim el ile arkamı dönmek zorunda kaldım. Abimi gördüm.
"Ne oluyor, ne bu sinir? Alt üstü bir meşgule ettim diye mi bu kadar sinirlendin?" hala ne bu sinir diye soruyordu. Kafayı yiyeceğim!

"Sakın, ama sakın" dedim tüm kelimelerin üstüne basa basa. "Benim arkamdan gelmeye çalışma, yoksa öyle bir konuşurum ki, seni susturacak kelimelerim canını çok yakar abi!" dedim. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Abimin elinden bileğimi sertçe çektim ama bu sefer arkasına bile bakmadan giden ben oldum.

İhanet ve İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin