Nefes nefese durmuş elimi dizlerime yaslayarak soluklanmaya çalışıyordum. Sesli adımlarla yanımda duran kişiye başımı yan çevirerek baktım arkasından güneş vurduğu için gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım.
"Sigaraya mı başladın?"
Gülerek doğruldum ve bana uzattığı şişeği açıp ağzıma değdirmeden su içtim. Kapağı kapatıp ona geri uzattığımda Arya'nın uzaktan hala koşan Işık'ı izlediğini fark ettim. Sabahtan beri konuşmuyorlardı ve benimle konuşurken diğeri geldiğinde konuşmanın ortasında saçma bahanelerle uzaklaşıyorlardı. Eğer ikisi de cırcır olmadıysa dün benden sonra kavga etmiş olmalılardı (çünkü diğeri geldiğinde hep tuvalete gittiklerini söyleyip uzaklaşıyorlardı).
Dün Aras yüzünden onları kaçırmıştım ve yağmur şiddetlenince koşarak eve gitmiştim. Acaba bana mı kızmış olabilirler mi diye düşünürken sadece birbirlerinden kaçtıklarını kendime hatırlattım.
"Kavga mı ettiniz?"
Arya'nın yeşil gözleri bana dönerken göz devirdi.
"O kim ki onunla kavga edeceğim?"
Gülerek "Emin misin?" diye sordum.
Arya ve Işık ilkokuldan beri arkadaşlardı ve evet gerçekten sürekli didişiyorlardı. Onların bunca sene nasıl arkadaş kalmayı sürdürdüğü hakkında en ufak fikrim yok.
Kollarımı havaya kaldırıp sağa sola doğru eğilerek belimi esnetirken beden öğretmeni sırtıma vurdu ve "Hadi! Ne duruyorsunuz!" diye bağırdı kulağımın dibinde.
Yüzümü buruşturarak yürümekle koşmak arası bir tempo tutturdum ama bedencinin ikinci uyarısından sonra ciğerlerim iflas edene kadar koşmayı sürdürdüm.
Geçen hafta okuldan kaçıp maça gittiğimiz için sınıfça ceza olarak koşuyorduk yoksa birinci sınıftan bu yana hiç koşmamız istenmemişti. Sonunda birisi kendini yere atıp sırt üstü kapaklanınca diğerlerinin de "Hocam artık koşmayalım." diye sızlandığını duydum. Bir başkası "Ölüyorum hocam!" diye böğürdü.
Bedenci elindeki şişeyi kafasına sert olmayacak şekilde vurdu.
"Bu daha yarısı bile değil." diye bağırdı.
Diğerleri sızlanırken umursamadan kendimi yere bıraktım.
Yanıma oturan Işık parlak bir gülümsemeyle "Yoruldun mu?" diye sordu.
Nefesim hala düzelmemişti ve ağzım kupkuruydu bu yüzden konuşacak durumda değildim ve sadece başımla onu onayladığımı umduğum bir hareket yaptım. Eğer yere yatmaktan iğrenmesem şu dakika bayılırdım ve kimse de beni kaldıramazdı.
Elim tişörtümün yakasına gitti ve ileri geri sallarken kendimi serinletmeye çalıştım. Spor salonu sıcak olduğu için hasta olmayacaktım ama salonu kaplayan ter kokusunun da aklımdan uzun bir süre çıkacağını sanmıyorum.
"Akşam bana gelsene."
Şaşkınca yeniden Işık'a baktım. Işık bale yapıyordu ve okuldan sonra özel derse gitmediği zamanlar akşama kadar bale pratiği yapardı. Kafayı baleye takmıştı ve sürekli meşgul olduğu için okuldan sonra kısa süre dışarıda bir şeyler yiyip içmek dışında hafta içi genelde bizimle takılmıyordu.
"Neden?"
Gülerek "Ne demek neden? İlk kez mi davet ediyorum sanki?" dedi.
Çatlayan dudaklarımı yalayıp "Tamam da neden?" diye sordum. Hayatta kalmayı başarmış iki beyin hücremden birisiyle düşünüp diğeriyle konuşuyordum ama bir şeylerin normal olmadığını anlayabilecek kadar içgüdüye sahip olduğum için mutluyum. Canım kendim.
![](https://img.wattpad.com/cover/366319586-288-k547688.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretten Aşka
Roman pour Adolescentsİlay tamamen tesadüfen duyduğu konuşmalardan sonra okulun en belalısının yeni hedefi olmuştur ve dahası, bununla nasıl baş edeceğini bilemez.