Beni yere indirdiğinde giriş kapısının önündeydik. Hava sıcaktı ve nemliydi. Saçlarım kabarmış, yüzüme yapışmıştı. Aras'ınkiler de öyleydi. Siyah saçları başının üst tepesinden siyah bir lastikle sıkıca bağlanmış olmasına rağmen saç tutamları başının etrafını çizgi filmlerdeki gibi sarmıştı. Hava hafif kararmaya başlamıştı ve sokak lambasının altında ona ancak sinirim biraz olsun geçmiş bir şekilde baktığımda yüzündeki yara izlerinin gerçekten farkına varmıştım. Yeşil gözlerinden birisi şişmiş ve morarmıştı. Sol elmacık kemiğinde kesik gibi bir iz vardı ve dikkatle kolaçan ederken çevreyi bir yandan da eklemlerine sardığı sargıyı çıkarıyordu. Bunu daha önce de görmüştüm. Boks yapan insanlar genelde sarıyordu. Gerçekten eldivensiz dövüşüp dövüşmediğini merak etsem de ona bunu soracak kadar samimi ve sinirim geçmiş gibi hissetmiyordum.
Tuncay, omzunda Aras'ın olduğunu tahmin ettiğim çantayla bize yaklaşırken Aras başıyla selam verip "Sağ ol." dedi kabaca ve kaşlarını hafif kaldırıp uyarır gibi "Daha sonra konuşacağız." diyerek başını salladı. Uyarır gibiydi.
Tuncay göz devirip sırıttığında Aras alt dudağını dişleri arasına alıp başını hafif arkaya eğerek onu izlemeye devam etti. Sanki onu kışkırtması hoşuna gitmiş gibiydi. Onu biraz olsun tanımışsam, bir şekilde işi kavgacı bir şekilde çözmeye çalışacağına emindim ve sanırım bu iştahlı gülümseme de bu yüzden. Belki de ona vurmak için iyi bir sebebi olmuştur, sonunda.
Tuncay aramızdan geçerken omzuma vurup "Sonra görüşürüz." dedi ve merdivenleri gıcırdatarak çıkıp uzaklaştı. Aras omzundaki çantadan bir tişört çıkartıp giyerken kendi kendine "O konuşuyor ya," dedi ve dudaklarını yalayıp bana kaçamak bir bakış attı "Beni öldür Aras, öldür beni diyormuş gibi geliyor."
Gerçekten de şiddete meyilli bir yapısı olduğundan söylediği şeyi şaka olarak algılayıp gülemedim. Tişörtü tek hamlede giyip çantayı sırtına asarken "Ama gerçekten öyle bir şey yok, değil mi?" diye sordum tereddütlü bir şekilde "Yani kavga etmeyeceksiniz."
İç çekip bana doğru eğildi ve hafif kamburlaşıp yüzüme yaklaştı. Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Sanki farklı bir frekansa geçiyormuş gibiydik. Geri çekildiğinde sertçe yutkundum, hiçbir karşılık vermeme rağmen beni öpmeye devam etmesine şaşırıyordum.
Omzundan onu yavaşça iterek kendimden uzaklaştırdığımda başını hafif yana eğip gözlerini kırpıştırdı.
"Şakaydı." diye mırıldandı sessizce ve yeniden bana doğru uzandığında "Aras," diye sızlanıp başımı çevirdim. Çenemden tutup yeniden ona bakmamı sağladığında kalp atışlarım güçlenmişti. Gözlerinde reddetmemden dolayı herhangi bir bozulma yoktu. Hatta onunla tanıştığımızdan beri gözlerinde olan o vahşi parıltılar yerini ne zaman zayıf noktalarına dokunmama izin verse olduğu gibi sakin ve derin parıltılara bırakmıştı.
"Senin için iyi değilim," dedi sessizce "Ama yemin ederim," gözlerini yumdu "Senin için çabalayacağım."
Elimi yanağımdaki elinin üstüne koyup ondan uzaklaştım.
"Söylediklerin inandırıcı gelmiyor." dedim ve tepkisini ölçmek için bir süre susup devam ettim "Daha önce hiç böyle hissetmedim. Nasıl tepki vermem gerekir, ne yapmalıyım bilmiyorum ama... ama böyle olmaması gerekir Aras."
Sonlara doğru yüzümü buruşturmuştum.
İtirazsız beni dinlemişti.
"Neden?" dedi heyecanla "Neden daha farklı olmalı?"
Bir adım geri gidip paslı korkuluk demirine yaslandım.
"Sadece bir kez olsun... sana yaslanmak istedim ve seni... başka birisiyle gördüm. Ve sen..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretten Aşka
Fiksi Remajaİlay tamamen tesadüfen duyduğu konuşmalardan sonra okulun en belalısının yeni hedefi olmuştur ve dahası, bununla nasıl baş edeceğini bilemez.