16

62 6 0
                                    


İlay

Elimdeki koliyi yere bırakırken ağrıyan sırtımı biraz olsun rahatlatabilmek için dikleştim. Havalar iyice ısınmıştı. Hala arada soğuk esse de rüzgarlar, bunaltıcı derecede sıcaktı. Üstümdeki polo yaka iki beden büyük tişörtün yakasını çekiştirerek kendimi serinletmeye çalışsam da okulun içi biraz daha soğuk olduğundan şanslıydım. Eğer dışarıya çıkmam gerekseydi buna daha fazla dayanamazdım.

"Pişt!"

Hiç üstüme alınma huyum olmadığından yerde deneme dolu koliyi yeniden kaldırdım ve havada hoplatıp göğsüme bastırdım. Biraz da dizlerimi kırıp bacaklarımı iki yana açarak özürlü gibi yürürken birisine çarpınca durmak zorunda kaldım.

"Önüne baksana ya!"

Sızlamışıma rağmen deve boylu kişi çekilmeyince başımı kaldırıp istemeye istemeye yüzüne baktım. Benim köpekcik otuz iki diş sırıtarak tepeden bana bakıyordu.

"N'apıyorun?"

Kuruyan dudaklarımı nemlendirmek için dilimle yaladım ve aynı gönülsüzlükle "Halay başı arıyorum. Halay çekiyordum bir o eksikti." deyince dişlerini sıkıp iyice ortaya çıkartarak saçlarıma uzandı. Dalgalı olduğu için taranınca kuş yuvasına benzeyen, taramayınca da şekilli duran ama asla açılmayan saçlarımın arasına koyduğu eliyle hızla onları dağıttı. Kaçmaya çalışarak bir iki adım geriledim ama nafile.

"Aras! Çek elini ya! Saçım..." diye sızlanırken ellerim dolu olduğu için başımı ondan kurtarmaya çalıştım ama başarısızdım ve sonunda istemeyerek teslim olmuştum. Sırıtarak ellerini çektiğinde bir adım geri atıp dağılmış saçlarıma bakıyordu.

"Çok tarz oldu böyle de he."

Alaycı tavrını göz devirerek protesto ettiğimde bu sefer uzanıp yanaklarımı parmakları arasına sıkıştırdı ve çekiştirmeye başladı.

"Ya!" diye sesimi yükselttim ve sündürdüğü için sızlayan yanaklarımla sulanan gözlerimi ona dikip kaşlarımı çattım "Çek ellerini. Aras... Acıyor." desem de yanaklarım sündürüldüğü için peltek gibi konuşmuş böyle de olunca zaten ufak tefek olduğum için ciddiye alınmayan ben muhtemelen iyice komik görünmüştüm "Seni öldüreceğim."

Yanaklarımı çekiştirmeye devam ederken gözlerim, bilinçsiz bir şekilde Aras'ın arasına doğru kaydı ve izlenildiğimi hissettiren ela gözlerle buluştu. Ateş saçarak bakan gözlerin sahibi durmuş bizi izlerken ben de donakalmıştım.

En son bede dersinde olanlardan sonra onu her gördüğümde bu şekilde donakalıyordum. Bu kızın başıma bir iş açacağını biliyordum buraya gelip de beni rahatsız etmeye devam etmesi hiç hayra alamet değil.

Yutkunup ellerini benden çeken Aras'a yeniden baktığımda başını yana yatırmış sonra da nereye baktığımı anlamak için arkasına dönmüştü. Sırtımdan aşağı ürperti inerken ela gözlerin sahibi Aras'ı yok sayıp bana yamuk bir gülümseme yolladı ve kantine inen merdivenlere yönelerek kayboldu.

Acıyan parmaklarımı rahatlatmak için elimdeki koliyi yavaşça yere bıraktım ve ellerimi yumruk yapıp açarak krampların geçmesini bekledim.

"O kim?"

Hiç duymak istemediğim soruyu tabii ki duymazdan geldim.

"Yardım etsene."

Başımda dikilen çocuk tek başını kaldırıp bana bakıyordu.

"Ellerim acıyor." dedim ve kaşlarımı kaldırıp ona yavru köpek bakışları atmaya çalıştım ama siyah gözleri titreşip kocaman açılmış sonra da yüzünü buruşturmuştu.

Nefretten AşkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin