Hayat Bir Rüyadır

6.8K 471 47
                                    

  Aslandan korkmam tam bir fiyaskoydu. 

  Oradan nasıl topukladığımızı bile unutmuştum, her neyse. Normal bir şeymiş gibi bir adet ayı ve aslanı atlattıktan sonra -şansım ile tanışın-  sonunda normal bir şeyler yapmaya dönebilmiştik. Şimdiden iki saat geçmiş olması inanılmazdı. Elimi havaya kaldırdım ve hız trenini gösterdim.

  ''Dalga geçiyor olmalısın.'' dedi JungKook. Omuz silktim, eğlenceli olurdu.

  ''Şey, yani baksana. Demirler hiç de sağlam gözükmüyor.'' dedi ve geri geri gitmeye başlarken çarpışan arabaları gösteriyordu: ''Buna ne dersin-''

  ''Dur, dur, dur.'' dedim kahkaha atarak. Kolundan tutup onu yanıma çektim ve elimi omzuna attım. Bir yandan da ikimiz de hız trenine bakıyorduk.

  İç çektim ve keyifli bir ses tonuyla: ''Biniyoruz.'' dedim.

  Yutkunduğunu ben bile duymuştum. Sonra kahkahamı elimle gizlemeye çalışırken yere çömeldim. Bir bebek gibi yüksekten korkuyordu ve bunu öğrenmiş olmak oldukça eğlenceliydi.

  Duruşunu dikleştirdi. Birden havaya girmişti, sonra ucunu göremediğim sıraya doğru ilerledik. En önden yer bulabilmemiz için dua edecektim. Aslına bakarsanız ben de çok korkusuz değildim, ama hız treni devasaydı.

  Yaklaşık birkaç dakika beklememizin ardından sonunda en öne geçebilmiştik. Bir tur öncesine de binebilirdik ama ben en öne oturmak istediğimden daha fazla beklemeyi göze almıştım. Sonunda tren durduktan sonra boşalan koltuklarda en önü kaptım. Ancak yanımda o gıcık veledi göremeyince başımı arkaya çevirdim. Zincirlere tutunmuştu. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı, kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum: ''Hey, gelsene buraya!'' dedim ve elimi kaldırıp gel işareti yaptım. Olacağı varsa olurdu yani..

  ''Senden. Nefret. Ediyorum.'' dedi tren en tepeye doğru yol alırken.

  ''Ben de senden.'' dedim mutlu bir şekilde. Sonra yan taraftan manzaraya bakıyım dedim. Gülümsemem olduğu gibi soldu.

  ''Vay be.. Bu kadarını ben de beklemiyordum.'' dedim saçlarımı yana atarken.

  ''Yoksa sen de mi korkuyorsun?'' dedi bana bakarak.

  ''Yok-..canım.'' dedim gülümsemeye çalışarak ama önümde duran heybetli manzara lafımı bölmüştü. Raylar her yerdeydi ve beyaz renkli olması daha da korkunçlaştırmıştım.

  ''Burada öleceğiz değil mi?'' dedi. Ellerini önce üstüne bağlanan kemerlere koydu ama sonra vaz geçip tutunacak yer aradı. ''Tutunacak yer yok, öldüm ben.''

  Trenin önü eğilmeye başlarken Amanın  diye geçirdim içimden. Sonrasında ise birbirimize tutunmuş halde çığlık atıyorduk. Şiddetli rüzgar saçımı savurarak onun yüzüne atıyordu ve o da çığlık atarken saçlarım yüzünden kafasını yanlara sallıyordu. Çığlık atmakla meşgul olmasaydım oldukça gülebileceğim bir manzaraydı.


---

  ''Ee, eğlendiniz mi çocuklar?'' dedi amcam kapıyı açarken.

  ''Onsuz daha çok eğlenebilirdim.'' dedim ayakkabılarımı çıkararak.

  ''Pamuk şeker almak için ayıya saldıran bendim tabii ki.'' diye iğneleyici bir gönderme yaptı. Halbuki her şey ondan kaynaklanıyordu, her neyse. Pekala birazcık eğlenmiş olabilirdim, ama yalnızca birazcıktı.

  Odama çıktım ve üstüme dünkü pijamalarımı geçirdim. Geri kalan günümü yatarak geçirmek istiyordum. MacBook'u açtım ve sosyal medyada mesajlarımı kontrol ettim. Belki de en iyisi film izlemekti. Uzun zamandır merak ettiğim Şeytan Geçidi filmini açtım ve perdelerimi indirerek ortamı kurdum diyebiliriz. Yatağıma yaslandım ve izlemeye başladım. Sonrasında günün yorgunluğu bana yıkıcı bir top gibi çarptı.

  

---


  Bir ses kulağımı rahatsız etti. Ancak hemen gözlerimi açmadım. Uyuyakalmış olmalıydım. En son film izleyecektim, değil mi? Belki de filmin sesiydi. Açık kalmasında bir sakınca görmemiştim.

  Ama bu ses filmden geliyor olamazdı. Birisi bir şey mi yiyordu.

  ''Hey, omzuma salya akıtmayı kessen diyorum.'' dedi tanıdık bir ses ve ben bunun filmden bir replik olmadığını biliyordum. ''En heyecanlı yerinde.'' 

  Durumun farkına vardım ve kafamı kaldırmaya yeltendiğimde elini kafamın üstüne koyup kalkmamı engelledi. Sonra ise parmağını dudağına götürdü: ''Şşşt.''

  Asıl sana şşşt diye düşündüm. ''Her neyse.'' diye fısıldadım. ''Odamda ne işin var?''

    ''Sana sessiz ol dedim, bak çığ düşüyor.'' dedi ve filmi işaret etmişti. Demek bunun yüzünden buradaydı. Patlamış mısırdan büyük bir avuç aldım. Muhtemelen filmi izlediği için sesini çıkaramamıştı. İkimiz de patlamış mısır yerken bir yandan da filmi izliyorduk. Her şeyi geçmiştim de film cidden güzel ilerliyordu.

  ''Bu nasıl son yahu?'' dedim sesli bir şekilde.

  ''Bence de, kurgu güzel ama..'' 

  ''Olay saçma.'' diye tamamladım. O sırada birkaç ek bilgi ekranda geçerken eğilip yazıları okumaya çalıştım, vay be. Olay gerçeğe dayandığı için daha da korkmuştum açıkçası. Tam olarak film bittiğinde bilgisayarı kapadım ve uzanıp masaya koydum.

  ''Ee, git?'' diye dönüp soru yönelttim ve aldığım karşılık bir horultuydu. Yo, yatağımda uyuyamazdı.

  ''Kalk.'' diye ittim onu. Ancak boşuna bir uğraş içindeydim. Pekala aşağı atacak kadar da zalim olamazdım. Yoksa öyle miydim? Omuz silktim. ayaklarımın altında katlanmış battaniyeyi tamamen kendi üstüme çektim ve ondan uzağa, duvara dayandım. Duvar soğuktu ama idare edebilirdim. İzinsiz uyuduysa ona battaniye falan yoktu.

  Keşke sabah kalktığımda  aşağı falan düştüğünü görseydim. Yani, keşke..

  

bir tutam kurabiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin