Gece Düşüyor ve Yol Uzun

3.2K 246 44
                                    

 Cebimdeki telefon titremeye başladığında, düşüncelerim umutsuzluk denizinde son sürat ilerlemekteydi. 

  ''Alo?'' diye yanıtladım sabırsız bir sesle.

  ''Hey, JiJi,'' dedi Sung gereğinden daha mutlu bir şekilde. Hemen kaşlarım çatıldı. Bir şey mi olmuştu? JungKook elinden kurtulup kaçmış mıydı? Yoksa sorun amcam mıydı? Onlarca fikir beynimi istila ettiği için Sung'un sonraki dediklerini duyamadım. 

  ''Affedersin, tekrar eder misin?'' dedim zonklayan başımı tutarak. Masadakiler ise şaşkınlık içinde beni izlemekteydiler.

  ''Diyorum ki, JungKook gitmekten vazgeçti. Güvendeyiz!'' 

  Ne?

  İçinde his barındırmayan bir şekilde güldüm. ''Hadi ya, bunu seni kandırmak için uydurduğu bir yalan olmadığı ne malum?'' 

  Ben de isterdim ki JungKook başından beri şaka yapsın ve uslu uslu evde otursun. Ama durum şu ki o zaman telefonda ne duyduysa bu onu acayip sinirlendirmişti ve vazgeçecek gibi durmuyordu. Yani işleri zorlaştırıyordu.

  ''Aslında bakarsan..'' dedi duraksayarak. Sanki kötü bir şey söylemeye hazırlanıyormuş gibiydi.

  ''Ah, Tanrım, hayır. Düştü ve beyin sarsıntısı geçirdi değil mi? Ya da dur, onu zorla kaçırmış olabilirler mi? Ama ev adresini nereden buldular?''

  Dae az kalsın yemek çubuklarını düşürecekti. 

  ''Saçmalama JiJi, iyi olduğuna emin misin?'' dedi Sung endişeli bir sesle. Başım ağrıyordu ve açıkçası hiç iyi hissetmiyordum. ''Gerçek şu ki içeceğine uyku hapı attım. Pekala, birkaç tane birden atmış olabilirim ama sakın yanlış anlama, ölümcül düzeyde değil.''

  Birkaç saniye gözlerimi kırpıştırıp boşluğa baktım. Aslında biraz daha üstünde durdukça mantıklı bir fikirdi.

  ''Bilmek istersen, salonda uyuyor. Umarım senin için sorun olmaz çünkü geceyi burada geçirecek gibi.''

  ''Sorun değil,'' dedim hemen. ''Sen de artık evine geçebilirsin. Teşekkürler, Sung.''

  ''Bir önemi yok, hatta sizin için de iyi bir gelişme olabilir. Amcanı saymazsak. Görüşürüz!'' Telefonu hemen kapamasaydı ona edecek birkaç çift lafım olacaktı. Derin bir iç geçirip telefonu cebime yerleştirdim.

  ''Şimdilik sorun çözülmüş gibi gözüküyor,'' dedim Kwan ve Dae'yi süzerek. Kwan sanki emin değilmiş gibi kaşlarını çatmıştı, Dae ise çoktan rahatlamış gibi gözüküyordu. Yemek çubuklarını birbirine vurup bize baktı.

  ''Ee, kimler aç?''

---

  Yaklaşık bir saat sonra yapmamamız gereken şeyi yapıp yemek yemiştik ve hesabı ödedikten sonra masadan kalkıyorduk. Dışarı çıktığımızda yollarımızı ayırmak üzere vedalaştık. Ancak Kwan gitmeden önce bana eliyle işaret etmişti. Konuşmamız gerek.

  Dae gözden kaybolana kadar arkasından baktıktan sonra ters istikamete doğru yürümeye başladım ve ara sokaklardan birine girdim. ''Evet Kwan?''

  ''Dinle JungJi, işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum.''

  Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Zaten bunları az önce söylemişken neden üstünden geçmeye zahmet ediyordu ki.

  ''Bu işin ucunu o kadar kolay bırakmazlar. Sonuçta ben de onlardan biri sayılırım,'' dedi anlayamadığım ses tonuyla. Belki de cidden Kwan genleri yüzünden üzülüyordu, sonuçta kim kirli bir çetenin liderinin oğlu olmak isterdi ki?

  ''Demek istediğim şu, arkanı kolla-''

  ''Evet, uyarı için teşekkürler. Eve gitmeliyim, amcam bekliyor.'' Hızlıca arkamı dönmüştüm ki bileğimden yakaladı.

  ''Anlamıyorsun, sen de tehlikede olabilirsin.''

  Silkinerek elinden kurtulduktan sonra az önce sıktığı yeri parmağımla ovuşturdum. ''İyi geceler, Kwan.''

---

  Sung'un Bakış Açısı

  JungKook bebekler gibi uyuyordu. Demek istediğim uyanıkken hep suratına yapışmış olan biraz asabi biraz da umursamaz yüz ifadesi kaybolunca gerçekten de oldukça genç gösteriyordu.

  ''Adamım,'' dedim elimle çenemi sıvazlarken. ''Çok şanslısın.''

  Sadece üst kattaki odada film izlemiştik, sonrasında da gazozları bahane ederek onu uyutmuştum. Son. 

  JiJi'nin amcası da uyuduğuna göre artık evden gidebilirdim. Buradaki işim bitmişti. Hafif bir şekilde bir yarışma programının jeneriğini mırıldanırken üstüme kalın montumu giydim ve ev kapısını yavaşça arkamdan kapatarak dışarıya adımımı attım. Güzel bir geceydi. Soğuk ama güzel.

  Ellerimi montumun cebine yerleştirerek evime doğru yürümeye başladım. Belki caddeden taksiye binmeyi düşünebilirdim. Kafamı kaldırıp kesik kesik ışıldayan yıldızlara baktığım sırada adım sesleri yüzünden aşağı baktım. Gelen.. JiJi miydi? Neden yaptığımı bilmiyordum ama en yakındaki bahçede bulunan çalıların arkasına kendimi uçarcasına attım.

  ''Hadi oradan, dikenliymiş,'' diye mırıldanırken JiJi'yi görmeye çalışıyordum. Neden birini öldürmek istermiş gibi bir ifade takınmıştı ki? Bir şey düşünüyor olmalıydı çünkü yolun ortasından yürüdüğünün farkında değil gibiydi. Derin bir nefes alıp endişelenecek bir şey olmadığını kendime hatırlattım. Hemen ardından hayat 'HAHAHA, asla' felsefesini yüzüme vurdu.

  Yan yoldan gelen pencereleri de kendisininki gibi olan bir araç JungJi'nin önüne kırdı ve lastik sesleri muhtemelen attığı çığlığın sesini bastırdı. Ağzımın açık olduğunu fark ettiğimde araba çoktan gözden kaybolup kalabalık caddeye çıkmıştı.

  Az önce kendi gözlerimle en yakın arkadaşlarımdan birinin kaçırılışına şahit olmuştu. Sanırım hayat bana asla gülümsemeyecekti.



Y/N: Sanırım sonraki bölüm Final olacak. Belki Kısım 1-2 diye bölebilirim. Oylamayı unutmayın canımlar. :)

bir tutam kurabiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin