JungKook Muhtemel Bir Mafya Babasıyla Dalga Geçiyor

4.1K 282 111
                                    

  ? Bakış Açısı

  Takipteyim, yazıp mesajı gerekli kişiye gönderdim. Şu an rahat bir şekilde kültür festivalinde eğlenip kızarmış patates cipsi yiyor olabilirdim. Ancak benim yaptığım şey bunun yanından bile geçmiyordu.

  Beni birkaç gündür düzenli bir şekilde tehdit eden şahısın kültür festivaline geleceğinden adım gibi emindim. Ve doğru bir karar aldığımı fark etmem çok zaman almadı. Birkaç dakika girişte bekledikten sonra göz ucuyla tanıdık bir silüet yakaladım. Bu O'ydu. 

  Adımlarım o tarafa doğru yönelirken kalabalıktan sıyrılmaya çalışıyordum. Bu mahşer kalabalığının amacı neydi ki? Yani bunca insanı bu saatte buraya toplamak pekala okul açısından yararlı olsa da şu an benim hiç işime yaramıyordu.

  Tamam, hiç demeyelim. Biraz işime yarıyordu aslında. Aptallığımı örtmede bire birdi. Tahmin edebileceğiniz gibi şapkamı evde unutmuştum ve üstüne Sosyalliğe Evet! diye bağıran sarı bir civcivin olduğu aptal bir çocuk şapkası takmak zorunda kalmıştım.

  Çocuğun yanına korku evine girmeden önce ulaştım. Kolundan kavradığımda anında tepki gösterdi ve arkasını döndü. Elimi dudağıma götürüp sessiz ol işareti yaptım ve onu kuytu bir tarafa çektim. Şaşkın bakışlarından hemen sıyrıldı ve ciddi bir şekilde beni takip etmeye başladı. Ki elimden kurtulmak için sertçe omuz silkmeyi de unutmamıştı. Onu bir ağacın arkasına çektiğimde ellerini cebine sokmuş bir şekilde bana bakmaktaydı.

  ''Önemli olsa iyi olur,'' dedi kısa keserek.

  ''Bir anlaşma yapalım,'' dedim şapkayı kafamdan çıkararak. Şimdi daha kararlı gözüktüğüme emindim.

  Dediğim şey çok komikmiş gibi güldü. Oldukça sinir bozucu bir hareketti.

  O anda telefonumun titremesiyle gelen mesaja baktım. Aptalca bir şey yapma yazıyordu kısaca.

  ''Ne o, yoksa ona söylemedin mi,'' dedi mesajda yazılanı görerek.

  ''Kapa çeneni,'' dedim telefonu aynı hızda cebime atarken. ''Birkaç gündün attığın gece mesajlarından eğleniyor gibisin. İstediğim herhangi bir zaman o öğle arası yaşananları herkese anlatabileceğimin farkındasındır umarım.''

  ''Evet, bunun gayet farkındayım,'' dedi perçemini geriye doğru atarak. ''Ama bunun sonucuna sen katlanırsın, ben değil.''

  Suratının ortasına bir yumruk atsa mıydım? Gerçi o da haklıydı. Beni paspas olarak kullanması mümkündü.

  ''Kwan,'' dedim kısaca. ''O'ndan uzak dur, ben de kimseye bir şey anlatmayayım. Al sana anlaşma.''

 Birkaç saniye olduğu yerde durdu. O da bu olayın yayılmasını istemiyordu, bundan emindim. Sonunda yüzüme bakarak, ''Tamam,'' dedi. Buna şaşırdığımı söyleyebilirdim.

  ''Ama unutma,'' dedi yanımdan geçerken. ''O  hazır olduğunda harekete geçeceğim. Ve bunu sen bile durduramazsın, Sung.''


---


  ''Bundan kimseye bahsetmeyeceğiz, JungKook, kimseye,'' dedim hızlı adımlarla ilerlerken. Oldukça utanç verici bir durumdu, ikimiz adına da hem de.

  Buna hiç itiraz etmedi. ''Hemen su standı bulsak iyi olur, tavşan,'' dedi o da. Nefes nefese kalmasam ona kızabilirdim. Ama bundan vazgeçerek en yakın standa yöneldim ve iki adet su parası uzattıktan sonra şişelerin tekini ona uzattım. Boş bir bank bulup oturduğumuzda o şişenin hepsini bitirmiş vaziyetteydi. 

  ''Bizden başka birilerinin de korku evine girdiğinden haberim yoktu,'' diye yorumda bulundu JungKook. Başımı sallamakla yetindim. Kalp atışlarım hala düzelmemişti. Peki nasıl mı bu duruma düşmüştük?

  Basit, hizmetçi kıyafeti giymiş birini hayalet sanmış ve elimizde ne varsa fırlatıp çıkış kapısına koşmuştuk. Son. Ne mutlu bir hikayeydi, değil mi?

  ''Bileğin nasıl?'' dedim daha önce de incittiğini hesaba katarak. Çünkü karanlıkta sağa sola çarparak ilerlerken ikimiz de pek mutlu görünmüyorduk.

  ''Sorun yok, biraz idare edebilirim,'' dedi aldırış etmeden. Ben de omuz silktim. Öyle diyorsa öyleydi. Telefonum çalmaya başladığında hala o eski folk metal müziğini değiştirmediğimi de hatırlamış oldum. Evet, o karaoke salonunun dar koridorunda su birikintisine düşürdüğüm zamanki şarkı. 

  Telefon bilmediğim bir numaradandı. Tam cevap vermeye üşenip kapatacakken JungKook birden telefonu elimden kaptı ve ciddi bir sesle ''Efendim,'' dedi.

  Gözlerim şaşkınlıkla açılırken daha çok şey durmak için kulağımı telefona yaklaştırdım. JungKook bunu engellemek istermiş gibi tek eliyle beni uzak tutmaya çalışsa da sonunda kazanan ben oldum ve kulağımı telefona dayadım.

  Ancak bir ses gelmiyordu.

  ''Korktuğun için konuşamıyorum deme,'' dedi JungKook alaylı bir ses tonuyla.

  ''Ne demezsin, titriyorum,'' dedi telefonun diğer ucundaki şahıs. Bu sesi ikimiz de tanımıyorduk. 

  ''Telefonu kız açar sanıyordum ama sorun değil. Bunu bir tehdit olarak algılayabilirsin,''

  ''Haklısın, şimdi ağlayacağım, lütfen yapma,'' dedi JungKook sahte ağlamaklı ifadesiyle.

  Karşı taraf birkaç saniye cevap vermedi. ''Sana yaptıklarımdan sonra da böyle dalga geçebilecek misin acaba?'' diye yanıt geldi bir zaman sonra.

  JungKook bana Ne diyor bu herif  bakışı attı. Ben de omuz silkmekle yetindim.

  ''Mekanı mesaj olarak atacağım, cesaretin varsa gelirsin, velet. Şimdi senden daha önemli işlerim var ve son olarak-'' Arka plandan gelen gürültü sesinin duyulmasını zorlaştırıyordu. Şahsen ben bir şey duyamamıştım ama JungKook'un gözleri ardına kadar açılmıştı. Sonra sinirle telefonu kapadı ve sanki kendi telefonuymuş gibi cebine attı. Sesimi çıkarmadım.

  ''Hey, oraya gitmeyeceksin, değil mi?'' O kadar aptal olmadığını düşünüyorum diye ekledim içimden. 

  ''Hadi şu festival kafesine gidelim,'' dedi arkasına bakmadan. Bense ne düşündüğünü gayet iyi biliyordum. Kesinlikle telefondaki herifle buluşmaya gidecekti.


Y/N: Evet, ?'nin sonunda kimliği ortaya çıktı. Tahmin etmiştiniz, değil mi? Ve not düşmem gerekirse, sanırım finale yaklaşıyoruz. T-T


bir tutam kurabiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin