Hafife Alınmış Gerçekler

2.1K 188 46
                                    

  Bilin bakalım en ciddi halimi takınmam gereken zamanlarda ne yapıyorum?

  Aklımda puding reklamının salak jeneriğini otuzuncu defa söylerken kafamı sıraya sürtmemek için oldukça büyük bir çaba harcıyordum.

  Resmen matematik dersini hiç bitmeyecek üzere tasarlamışlardı. Ayıp olmasın diye önümde bomboş bir şekilde açık duran defterime bir şeyler karalasam mı diye baktım. Gizemli transfer ögrenci gelmeden önce eski tarih öğretmenim Bay Yamuk Burun'a yakalanmamı hatırladığım gibi bu işten vazgeçtim.

  Tabii ya, transfer öğrenci.

  Çaktırmadan yan tarafıma doğru göz attım.

  Jungkook, kafasını kollarını yaslamış bir şekilde beni izliyordu. Ona baktığımı görünce gülümseyecek gibi oldu. Ve tabii ki, kafamı çevirdim. Şu an JungKook'un gülümseyen sevimli yüzünü görmek istemiyordum. Ona kızgın olarak kalmalıydım. Ve işimi hiç kolaylaştırdığını söyleyemezdim. 

  Sonunda, beni sevindirecek bir şey oldu ve zil çalma zahmetini gösterdi. Esnememi gizlemek için sol elimle ağzımı siper ederken sıramdan kalktım. Biraz hareketin kendime iyi geleceğini düşünüyordum. O sırada Nari'nin de sırasından kalkıp bu tarafa yöneldiğini fark ettim. Eğer nefret dolu bakışlarla bir insanı öldürebilseydik, Nari şu an ölmüş olurdu.

  Sınıfın çıkış kapısına doğru hareketlendiğim sırada JungKook hızla yanımdan geçti. Acaba nereye gidiyor diye düşünmeye fırsat kalmadan bir de baktım ki ben de peşinden sürükleniyordum. Yanımdan geçerken seri bir şekilde bileğimi yakalamıştı. 

  Ve bir kez daha, spor salonuna bakan yangın merdivenindeydim. Bence bugünlük burada bulunma süremi doldurmuş bulunmaktaydım, ne dersiniz?

  ''JungJi,'' dedi JungKook vücudunun tamamını bana dönerek. Sırtını demirliklere yaslamış sakin bir şekilde bekliyordu. Tamamen objektif biri bu sahneye şahit olsa kesinlikle beni suçlu ilan ederdi. Ancak şu işe bakın ki, durum tam tersiydi.

  Ben de onu taklit ederek ellerimi göğsümde çaprazladım ve çenemi bir nebze yukarı kaldırdım. ''JungKook,'' dedim meydan okuyan bir tavırla.

  Kaşları yavaşça çatıldı. ''Bak, bugünden beri garip davranıyorsun. Özellikle de derste oldukça dikkatimi çektin. Yanlış bir şey mi var? Söylemen yeterli.'' 

  Suratına kahkaha atmamak için vücudumu kasmam gerekti. Ama bu seçeneği listemden eleyince sinirimi nereden çıkarmam gerektiğini bulamamıştım. Ellerimi iki yanıma indirirken titredikleri belli olmasın diye yumruklarımı sıktım. Eminim bir kör bile yaydığım enerjiden kaynaklı olarak deli gibi öfkeli olduğumu fark edebilirdi. 

  ''Yanlış bir şey mi var?'' diye tekrarladım cümlesini. Kızgınlığım yüzüme yansımasın diye çok çaba harcıyordum. ''Hadi bir düşünelim, yanlış ne olabilir ki? Yani, etrafında sürekli dolanan bir kızın olması ve sürekli ikinizi yan yana görmem dışında, eh, pek de yanlış bir şey yok sanırım,'' dedim alaylı ses tonumla. Sanki böyle şeyler söylememe inanamıyormuş gözleri biraz açıldı, sonra da kafasını öne eğip gülmeye başladı. 

  İşte bu, millet, sabır kat sayısı yüksek olanların bile kontrolden çıkmasına sebep olacak şeylerin başında geliyordu.

  ''Komik olanın ne, kendi yüzsüzlüğüne mi gülüyorsun?'' dedim bağırmamaya gayret ederek. 

  Gülmemek için kendini zor tuttuğu o kadar belli oluyordu ki sırf bu yüzden onu demirliklerden aşağı itebilirdim. Ama o kadar da abartmaya gerek görmüyordum, cehennemi çok da merak eden biri değildim ne de olsa.

  ''Ben.. Sadece..'' dedi nefesini toparlamaya çalışırken, ''Biraz kıskandığını düşünüyorum.'' 

  ''Haklı bir kıskançlık,'' dedim hiç beklemeden.

  ''Nari benim arkadaşım, JungJi. Neden bu konuda bana güvenmiyorsun?''

  ''Çünkü ben görme yetisine sahip bir insanım ve eminim senin dışındaki herkes böyle düşünüyordur.'' Nasıl bu kadar ukala olmayı becerebiliyordu, anlamıyordum.

  ''Ya da düşündüm de, ne var biliyor musun, unut gitsin. Buraya geldiğinde bu kadar değişeceğini bilsem, asla yanında gelmezdim.'' Kelimeler ağzımdan düşünmeden çıkıyordu. Ama şu an durup düşünecek zaman değildi. Arkamı dönüp beni yakalamasına izin vermeden hızla okula daldım. Zil çalmadan önce çantamı toplayabileceğimi düşünüyordum. Hızlıca gidip müdürden izin alabilirdim, sonuçta kendimi iyi hissetmediğim su getirmez bir gerçekti. JungKook konusuna gelirsek, ona sevgili arkadaşıyla mutlu zamanlar diliyordum. Benim söylediklerimi ciddiye almayıp dinlemezse bu ilişki nasıl yürürdü ki?


---


JungKook Bakış Açısı


  Lanet olaylar o kadar hızlı gerçekleşmişti ki, ne olduğunu anlayamamıştım. Kişisel olarak manzarasını en iyi bulduğum yangın merdivenlerine JungJi'yle konuşmaya geldiğimde böyle bir şeylerle karşılaşacağımı hiç beklemiyordum.

  Elimle burun kemerimi sıktım. Gerçekten bunun bir şaka olduğunu düşünmüştüm. Ve sanırım az önce çok kötü bir şey yapmıştım. Hem de çok kötü.

  Okulun içine girdiğimde, hala olanları düşünüyordum. JungJi, muhtemelen Nari'yle bu kadar vakit geçirmemden dolayı bana kızmıştı ve birkaç gün de muhtemelen benimle konuşmayacaktı. Derin bir iç geçirdim. Gönlünü nasıl almam gerektiğini düşünmeye şimdiden başlamam gerektiğini biliyordum. 

  Sınıfa girdiğimde JungJi'nin sırasını boş gördüğümde pek şaşırmadım. Ayaklarımı sürüyerek sırama çöktüğümde, başım çatlarcasına ağrıyordu.

  ''Sorun ne, JungKook?'' sorusunu duyduğumda, JungJi'nin güvenli bir şekilde eve ulaşmasını diliyordum.

  Kafamı kaldırıp yarı açık gözlerimle Nari'ye baktım. ''Bir şey yok,'' dedim. Şu an kimseyle konuşacak halim yoktu.

  Kafamı sıraya yasladım. Çenem acıyordu. O aptal çocuğun nasıl olur da bir yıl önceki şeyi kafasına taktığına anlam verememiştim. Ve anlaşılan o ki son bir senesini spor salonunda falan geçirmişti. Yumruğu canımı yakacak kadar bir süre hem de. Şu an kafamın içi dörtte biri kantindeki tartışmadan, diğer kısımları da JungJi ile yaptığım konuşmadan ötürü bir kargaşa halindeydi. Bilirsiniz, insanların belli bir kapasitesi vardır.

  ''Eğer sorun o kızsa, JungKook..'' bu kelimeleri duyana kadar Nari'nin hala konuşmaya devam ettiğini fark edememiştim. Kafamı hızla kaldırdım. Öyle ki, Nari irkilerek geri çekilmişti.

  ''Ona nasıl hitap ettiğine dikkat et,'' dedim gerçekten kızmış bir halde. Şu an Nari'yi hiç de çekecek durumda değildim. Ayrıca gözlerinin dolması da tamamen duygu sömürüsüydü. Sonuçta onu uzun süredir tanıyordum. Kişiliğini bildiğimi düşünüyordum.

  Çantamı tek hamleyle kavrayıp sınıf kapısına yöneldim. Adımlarımı sıklaştırırken JungJi'nin çok uzaklaşmamış olacağını düşünüyordum. Otobüs buraya sadece okul giriş ve çıkışlarında uğruyordu. Yani yürümekten başka şansı yoktu. Ona yetişebileceğimi biliyordum.

  Evet, tahmin edeceğiniz gibi, gönlünü almam gereken kızgın bir tavşan vardı.


Y/N: Evet millet, işte asıl olaylarımız bundan sonra başlıyor. Sizce JungKook olayların aslında çok ciddi bir durumda olduğunun farkına ne zaman varır dersiniz? Ya da Nari'nin stratejisini tahmin edeniniz var mı? On beş tatil yaklaşırken gelecek bölümün çok güzel olacağının garantisini verebilirim. Sağlıcakla kalın, öpüldünüz :)

bir tutam kurabiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin