''Kesinlikle.. Kwan'ı.. Öldürmeliyiz.''
Okulun arka bahçesindeki uzun çalıların arkasında bağdaş kurmuş bir şekilde otururken arkadaşlarıma bu sözleri fısıldıyordum.
Sung her zamanki gibi telefonuyla uğraşıyorken benim onu tehditim üzerine telefonu bırakmıştı. Dae yaramaz gülümsemesini takınmış ve çoktan öldürme planları kurmaya başlamıştı. Bir de grubumuza ek olarak katılan JungKook ise beni takan tek ciddi kişi gibi gözüküyordu.
''Belki orta okuldan kalma bir şeydir, üstüne yemek döktüğün falan oldu mu?'' diye bilgece bir soru sordu Sung.
Biraz düşündüm, ya da düşünüyormuş gibi yaptım. ''Biz aynı orta okulda mıydık-?''
''Salak!'' diye çemkirdi Dae ve Sung aynı anda. Savunma pozisyonuma geçip ellerimi kaldırdım. Orta okulda da gözü etrafı görmeyen bir kız olduğumdan dolayı hatırlamamam pekala normal bir şeydi.
İki arkadaşım da derin bir iç geçirip salaklığımı görmezden geldiler. Bu aptalları o yüzden çok seviyordum ya.
''Sana itiraf etmiş olabilir mi?'' diye konuya daldı JungKook. İfadesiz bir yüz ile sorduğu için duyguları anlaşılmıyordu.
Bir kahkaha attım. ''Böyle bir şey olsaydı hatırlardım... Sanırım- Ah, tamam tamam. Sadece şakaydı!'' Koluma vurmaya başladıklarında gülümsememi engelleyememiştim. Eğer Kwan -ya da herhangi biri- bana teklif etmiş ya da açılmış olsaydı bunu kesinlikle hatırlardım. Tabii sonrasında bana büyü yapıp hafızamı silmemişlerse.
''Bence direkt dövelim, ne dersiniz?'' dedi Sung elini yumruk yapıp boks savunma pozisyonunu alırken. Gözlerimi devirdim, bu gidişle hiçbir yere varamayacaktık. En iyisi, benim onunla tek başıma konuşmamdı. Şu anda verilebilecek en mantıklı karar bu gibi gözükse de Kwan'ı dövme olasılığını da aklımın kenarına yazdım.
''Pekala millet, öğle yemeği bitmek üzere. Sınıflara çıksak iyi olur,'' Herkes dememei bekliyormuş gibi birden ayaklandılar. Ben de o arada sinsi bir şekilde JungKook'a yaklaştım ve kulağına ''Okuldan sonra cehennem- Şey.. Çift randevusunu unutma,'' Dilim sürşmeseydi daha etkili olabilirdi ama bu da işe yaramış gibiydi. Gözleri kocaman açık bana bakarken ona dil çıkardım ve önden giden arkadaşlarımın peşine takıldım.
---
Kapıdan geçmeden önce göz ucuyla Kwan'ı gördüm. Tak başına ağacın altına oturmuş kulaklıkla bir şey dinliyordu. Böyle devam ederse zili duymayacaktı. Birden vicdan azabı duydum, normalde böyle şeyler yapmazdım ama.. Olduğum yerde durdum ve etrafa bakıyormuş gibi yapıp ıslık öttürmeye başladım. Sung, JungKook'un omzuna elini atmıştı ve hararetle bir şey anlatıyordu. Dae ise telefonla mesajlaşıyordu, muhtemelen sevgilisiyle..
Kimse beni fark etmemişti.
Geri döndüm ve bahçeye çıktım. Çevreye göz attığım kısa süre içinde pek birini göremediğim için ayaklarım direkt o ağaca yöneldi. Belki de onunla şimdi konuşmanın tam zamanıydı. Yaklaştım ve gözleri kapalı yüzünü inceledim. Gerçekten aynı okula gidiyor olabilir miydik?
Kahverengi saçları bir erkeğe göre uzundu. Perçemleri kaşlarını kapatacak kadar.. Eteğimi topladım ve dizlerimi kırarak oturdum. Acaba 'Bö!' desem kekeme kalır mıydı? Burnunun üstündeki karıncayı onu korkutmaya hazırlanırken fark ettim. Hala başı hafif yana kaymış şekilde uyukluyordu. Karınca kimin üstünde olsa fark etmez, onlardan nefret ederdim.
Dikkatli bir şekilde nefesimi tuttum ve elimi yavaşça burnunun üstüne doğru ilerlettim. O aptal karıncadan kurtulmam gerekiyordu.
Kwan Bakış Açısı
Otomatik bir şekilde listeyi ayarladıktan sonra gözlerimi kapamıştım. Kafamı dağıtmam gerekiyordu.
Kendime hakim olamıyordum. Çünkü ulaşamayacağımı bildiğim birine gönlümü kaptırmıştım.
Muhtemelen beşinci şarkıya geçtiğinde içim geçmişti. En son yine onu düşündüğümü biliyordum. Neyle başlarsam başlayayım; her rüya, her düşünce onun gözleriyle noktalanıyordu hep. Keşke bu kadar imkansız olmasaydık diye düşündüm. Bu canımı acıtıyordu.
Bir şeyin burnuma dokunduğunu hissettiğimde burnumu buruşturdum ve elimle kontrol ettim. Dokunduğum şey oldukça kanlı canlı gibiydi. Gözlerimi açtığımda birkaç santim ötemde bana bakan bir adet JungJi gördüm.
Bu bir rüya mıydı?
Muhtemelen öyleydi. O inatçı keçi asla savunmasını bu kadar indirmezdi. Rüya olsa bile, bu şansı değerlendirmeliydim.
Elimi uzatıp ensesine koydum ve şaşkın bakışlarına aldırmadan onu kendime çektim.
Y/N: *Kötü yazar gülüşü* İşte hikaye şimdi başlıyor sevgili okurlar. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir tutam kurabiye
FanfictionÖnüme biri sade biri çikolatalı kurabiye konulsa, ben ilk sadeyi yerdim. Çünkü biliyordum ki en sevdiğim sona kalmalı. Böylelikle daha çok haz alabilirdim. İşte başıma gelen de tam böyle bir şey. Sanki sade olan kurabiyeyi yemişim de hayat karşıma ç...