"Babam evde olmasaydı,"
Günün geri kalanında elbisenin önünün açılmaması adına atabileceğim en düzgün düğümü atıyordum. Üstten aşağı giden bu düğümün en can alıcı kısmı çapraz gitmesiydi. Uygun delikleri bulup düzgün bir şekil vermek oldukça komplikeydi. Gerçi bu durumu komplike yapan yegane sebep önümde duran minik, şirin ve seksi kadın da olabilirdi.
"Ne olurdu Hera?" diye sorarken geri gelip yine 'anlamadan' bana sürtüneceğine emindim.
"Neler olmazdı ki?" deyip ipleri deliğe sokmamı bekledi. Babası hala dış kapıya bakıyor olsa da burada böyle olmamız doğru değildi. Her an gelebilirdi. Görebilirdi. Her şeyi geçtim beni o eve davet etmişken... Daha fazla uzatmadan ipleri deliğe sokup düğümün yeni halini alması adına hafifçe sıktığımda Hera sanki dengesini sağlayamamış gibi önceki dört seferde olduğu gibi arkaya doğru sendeledi.
Kalçası kasıklarıma çarptığında dudaklarından bir inilti firar etti.
Bu hareketi defalarca kez yaptığı için gittikçe erekte olan erkekliğime göz attım. Gömleğim an itibariyle pantolonuma yapıştığından rahatlıkla son halini görebildim. Hera sadece bir kısmına yaslıydı ve alıp verdiği solukları duydukça onunla burada birlikte olsam gıkının çıkmayacağına daha çok emin oluyordum.
"Kusura bakmayın," edepli bir edayla mesafeyi açtığında şaşırmadan edemedim, "Sonuçta sizin de dediğiniz gibi babam evdeyken sizinle çeşitli münasebetlere girmem doğru olmaz."
Mutfağa ilk girdiğimizde bir anda bana dönüp, parmak uçlarında yükselerek, yanaklarımı tuttuğu ve hiç beklemeden dudaklarıma yapıştığı andan bahsediyordu. Onu orada kendimden uzaklaştırıp ikaz da bulunmuştum.
İpleri yeniden tutarken "Çeşitli münasebetler?" diye sordum. Geçirecek bir delik kalmadığından ötürü artık bağlama zamanım gelmişti. Usulca kurdele şeklinde bir düğüm attığım vakitlerde Hera'nın şehvet dolu sesi kulağıma ilişti,
"İşte öpüşmek olsun, vücudunuza çikolata sürüp yalamak olsun, tezgaha domalıp içime girmenizi beklemek olsun,"
Düğümü düzelttikten sonra daha fazla saymasına izin vermeden onu kendime çevirdim. İlk önce yeni bulunduğu konumda göz gezdirdi sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Siyaha çalan koyu kahve gözleri her zamanki gibi parıldıyordu. Ancak küçük bir çocuğunun takınacağı merakla yüzümü seyrederken "Yoksa bu münasebetler münasip mi?" diye sordu.
Sanki bahsettiği durumlar çok masummuş gibi bahsettiğinde ister istemez gülümsedim. Gülümsememi 'Evet' olarak algılamış olacak ki "O halde tezgaha geçeyim." dedi. "Sen tezgaha geçince benim de pantolonumu indirip arkanda yerimi almam gerekiyor." dediğimde göz bebeklerinde art arda patlayan havai fişekleri görebildim.
Ardından o kadar hızlı tezgaha yöneldi ki anında tutup durdurmasaydım olabilecekleri düşünmek bile istemiyordum. "Babanın evindeyiz, Hera." derken onu kendime döndürdüm. Kirpiklerinin altından bana bakarken "Ne olmuş yani?" dedi. "Babam gelirse 'Evime tezgah yaptıracaktım da bu tezgah nasıl diye Hera'yla sağlamlığını kontrol ediyorduk.' diyebilirsiniz!"
Sona doğru biraz yükseldiğinde elimle ağzını örttüm. "Baban bizi o vaziyette görürse bir daha bu eve girebileceğimi sanmıyorum."
Elimin altından "Ama çok istiyorum." diye konuşunca son çare olarak "Sen pişik olmamış mıydın?" diye sordum. O arsız ifadesi, yerini büyük bir şok dalgasına bıraktı. Sakinleştiğini görünce elimi çektim. Boş boş yüzüme baktığı esnada küçük tombul dudaklarını araladı. Onlardan ilkte sadece ufak bir soluk çıktı. Ardından ise şu sözler,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEHZAT'IN HERASI
RomanceDoktor/öğrenci temalıdır, yaş farkı içerir. Bir tık yetişkin içerik barındırıyor olabilir. İlk bölümler textingtir. . Başlangıç tarihi: 07.04.24