Hera Z.: Çıkışta size gelmek isterdim
Hera Z.: Evinizi görürdüm hem
Hera Z.: Böyle hiç olmuyor
İsminin altındaki 'Yazıyor...' yazısıyla iç çektim. Şu an Adli Tıp dersindeydi. Hocasını dinlemesi gereken yerde bana yazıyordu. Bulunduğumuz durum yüzünden toparlanıp normal akışımıza devam edemiyorduk. O yüzden ona kızamıyordum.
Kolumla, az evvel önlüğümü koyduğum dolabımın kapağını üstüne örttüm. Doğrulup kapıya yöneldim. Parmaklarımı klavyede gezdirmeye başladığım esnada Hera bir mesaj daha atmıştı. Bu seferkinde "Bari çıkışta odanıza geleyim, sarılırız, olur mu?" yazıyordu. Gülümsemeden edemedim. Gerçekten sarılmaktan bahsediyordu ve doğruyu söylemek gerekirse o anlarda çok şirin oluyordu. Alıp içime sokmak istiyordum.
Kapımın oraya vardığımda uzanıp kolu indirdim. İçeriden çıktığım vakitlerde hatıralarıma buradan çıkıp gitmeyi planladığım yer düştü. Lodos Bey'le konuşmak gibi bir planım vardı. Evet, Hera'dan habersiz. İş yerine gidecektim çünkü bu konuşmanın kesinlikle yapılması gerekiyordu.
Kapıyı üstüne çekip Hera'ya yazmaya başladım, "Bugün sarılamadan ayrılacak gibiyiz, işlerim var gibi..."
Yazıp yolladığım mesajla birlikte koridorda yürümeye başladım. Hera'nın yazıyor olduğunu gördüğüm için telefonu kapamıyor, mesajını görmeyi bekliyordum. Birkaç akademisyenin kapısının önünden geçtiğim sıralarda arkamda birinin varlığını hissettim. Kafasını önüme doğru uzatarak telefonuma baktı. Henüz algılamama kalmadan "Hanımcı," diyerek iğrenti dolu bir edayla geri çekildi, "Hesap verdiğin yetmiyor birde verirken küçülüyorsun."
Susması için "Levent," diye homurdandım.
"Ne 'Levent,'? Bence gayet haklıyım. Gerçi sevgilim bana bir sürü yemek hazırlayacak olsa ona günde iki üç kez hesap vermeyi çok görmezdim herhalde. Ama küçülmeden, dik durarak. Senin gibi değil yani."
"En adam sensin." dedim, sıkıntıyla, "Şimdi sessiz ol, konsantrasyonumu bozma."
"Mesaj beklerken neden konsantre olman gereksin ki?" yürümeye devam ediyorduk, "Yoksa dengeni bozarsam ona ters bir şey yazmaktan mı korkuyorsun?" sorusuyla olumlu mırıltılar çıkardım. O ise koluma vurdu. Boşluğuma geldiği için bir iki adım yana doğru sendeledim, "Hanımcısın oğlum sen."
Dengemi sağlayarak eski yerimi aldığım gibi ona döndüm. "Hanımcıysam hanımcıyım kime ne bundan?" çıkışmamı beklemiyormuş olacak ki dinginleşti. O alay dolu ifadesinin anbean kaybolduğunu görmek beni bir nebze rahatlatırken birinin ismimi seslendiğini duydum. Derinden "Behzat hocam," diyordu. Sesin geldiği yöne baktığımda asistanlarımdan birinin yorgun adımlarla buraya doğru geldiğini gördüm. Alnındaki su birikintilerine bakarsak çok yürüdüğünü hatta belki de koştuğunu anlayabilirdik.
Son birkaç adım daha atıp önümde durduğunda Levent benden önce "Hayırdır, atlet mi olacaksın?" diye sordu. Hayır, ben kesinlikle konuşsaydım bunu sormayacaktım. Levent'e dönüp baktığımda gayet ciddi bir ifadeyle sorunun cevabını beklediğini gördüm.
Onu asistanların yanında bozmak istemediğimden ötürü sakin kalmaya çalışarak önümde duran asistana "Bir sorun mu var?" diye sordum. Ardından ona baktığımda derin derin soluklar alıp vererek kendini dinginleştirmeye çalıştığına şahit oldum. Soluklarının arasından "Her yerde sizi aradım," diyordu.
Adını hatırlamadığım ama gördüğüm kadarıyla erkek olan asistanıma "Neden?" dedim. Levent ise o sırada evrak çantasından çıkardığı bir pet şişeyi asistana uzatmakla meşguldü. Benim asistanımı benden daha çok düşünüyormuş gibi davranmasına karşın onaylamaz mırıltılar çıkardım. Levent "Gör gör insanlık gör," diyerek geri çekilirken asistan şişeyi iki eliyle birlikte tutup dudaklarına götürdü. İçti içebildiği kadar. İçemediğinin üstüne kapak koydu, döndürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEHZAT'IN HERASI
RomantizmDoktor/öğrenci temalıdır, yaş farkı içerir. Bir tık yetişkin içerik barındırıyor olabilir. İlk bölümler textingtir. . Başlangıç tarihi: 07.04.24