otuz sekiz

5.8K 389 21
                                    

"Anlamadım," oturduğum sandalyeyle birlikte masaya yaklaştım. Hemen karşımdaydı. Dersten sonra sözleşip buluşmuştuk. Fakültenin iki arka sokağından beni almıştı. Buraya yani sahil kenarındaki bir restorana getirmişti. Başta her şey güzel gitse de sonradan bahsettikleriyle bir yerde tıkanmıştım. Kafam, anlattıklarını anlamaz olmuştu. "Babamın," dedim, kendimi işaret ederken, "Benim babamın, kardeşimin yaşadığını bana söylemediğini mi söylüyorsunuz?"

"Hera," masaya yerleştirdiğim ellerimi tutmak için yeltendiğinde 'Durun.' der gibi elimi kaldırdım. Durdu. Geri çekilip arkasına yaslandı, "Sadece kardeşinin yaşadığını duydum." dedi.

"Babamın bildiğini de söylediniz."

"Biliyordur, dedim."

"Bilmiyordur," diye itiraz ettim. "Bilse söyler."

Yanımızdaki cam duvardan denize baktı. "Bilse söyler." diye tekrar ettim ama sanıyorum bu ikincisi kendimi ikna etmek için dile getirdiğim iki çift laftı. Bakışlarım masada duran tatlı tabaklarına düştü. Her ikimizinki de yarım kalmıştı. İştahım kaçtığı için sonrasında da yiyemeyecek gibi hissediyordum. "Kendi çocuğu olmasa bile söyler." diye mırıldanmamla eş zamanlı olarak ismim dudaklarından döküldü: "Hera,"

'Yapma böyle,' tınlamasına karşın kafamı kaldırıp ona baktım, "Ne Hera? Benim babam sizce vicdansız bir adam mı?"

"Onun içinde kolay olmamıştır."

Söz ettikleri gibi bunu da sindiremedim. Gözlerim doldu. İçimden zerre konuşmak gelmediğinden ötürü susmakta çareyi buldum. Masaya doğru eğilip ellerime uzandığında bu defa karşı gelmedim. "Bunu vicdansızlık olarak düşünmemelisin. Öyle ya da böyle babanın ona bakma zorunluluğu yoktu. Dünya üzerindeki kaç erkek bunu sindirip kendinden olmayan bir çocuğa babalık yapar konusuysa büyük bir muamma." 

Boğazım düğüm düğüm olsa da zar zor kendimi toparlayarak "Babam söyleseydi, yetimhaneye gitmezdi." dedim. "Gitse bile gördüğü her yerde anneme laf çarpsaydı almak zorunda kalırlardı. Söylesenize benim kardeşim oraya gitmek zorunda mıydı? Annesinin durumu belli dedesinin durumu belli.... Hayır anlamıyorum bir insan ne diye evliyken iki dakikalık zevk sırasında hamile kalır ki? Hayır aldatıyorsun bari gizli saklı yap ama değil mi?"

Konuşmalarımı dinlerken başını ağır ağır sallayarak beni onaylıyordu. Ta ki sonuncuyu duyana kadar. Kaşları çatılınca uzanıp yanaklarını sardım. Yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları avucumun içine battı. Huylandım ama bu şu anın konusu değil diye tepki vermek yerine "Çatmayın kaşlarınızı," diyerek moral vermeye koyuldum. "Bir gün başkasından hoşlanırsam ilk iş olarak sizi terk edeceğim, söz veriyorum."

Sevinmek yerine bana öylece baktığında nerede neyi yanlış söylediğimi anlayamadım. Eliyle elimin üstünü sarıp elimi dudaklarına götürdü, öptü. "O günün gelmesine izin vermeyeceğim."

Duygularıma hakim olamayarak "Yaa," diye mırıldandım. Uzanıp yüzünün her bir yanından öpesim vardı. Ancak göğsümdeki ağırlık buna izin vermiyordu. "Bana hatırlatın en kısa zamanda sizi öpücük delisi yapacağım. Hem buna hakkım da var. Sonuçta hayatımla ilgili çok fazla şey öğrendiniz. Her bir bilgi on öpücükten," yanağındaki elimle parmak hesabı yapmaya kalktığımda her defasında yanağına değen parmaklarımla gülmeye başladı. Bense onu umursamadan hesabıma kaldığım yerden devam ettim. "Gerçekten şu anda bunu mu hesap ediyorsun?" diye sorgulamasına karşın "Unuttum!" diye sızlandım. Hüzünle koyu kahvelerine baktığım sırada "Siz konuşunca kaçtan gittiğimi unuttum," dedim.

Hüznüme karşılık bir müddet suratımı inceledi. Ardından "En son kaçta kalmıştın?" diye sordu. 

"Seksen," dediğimde "Tamam işte onu yuvarla." dedi.

BEHZAT'IN HERASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin