Küt bir şekil verdiğim tırnaklarıma yedirdiğim ojeleri sıcak sıcak hohladım. Tek kat sürdüğüm zaman güzel gözükmüyor diye devamlı çift kat geçiyordum. Hele mesele beyaz ojeyse üçüncüyü bile geçebilirdim. Gerçi bunu denediğim zamanlar olmuştu. Oje, tırnaklarımda kalıp gibi durmuştu. Hatıralarıma düşen anıyla kafamı hızla iki yana salladım.
İki kat iyiydi, iki kat güzeldi.
"Lodos amca," Ayberk'in sesiyle irkilip üçlü koltuğa baktım. Ayberk dikkatle tuttuğu oyun kolunu inceliyor, evirip çeviriyordu. Babamın "Söyle, Bitik." demesiyle kaşlarım havaya kalktı. Ojelerimi hohlamaya devam ederken Ayberk'in "Bu kol bozuk mu, yoksa bana mı öyle geliyor?" dediğini işittim.
Babam karşısındaki dev televizyondan aldığı bakışlarını Ayberk'in koluna çevirdi. "Gerçekten bu numarayı yapacak mısın? Yenildiysem, yenildim de. Bazı şeyleri kabullenmeyi öğren kanka."
Bundan yaklaşık dört ay önce Ayberk'in kardeşim oluşunu sindirdiğim günlerde babam karşıma her defasında geçip onu istemediğine dair dolaylı dolaysız söylemlerde bulunmuştu. Benim Ayberk'e gerçeklerden bahsettiğim günün gecesinde babamın suratı sirke satıyordu.
Günün sonunda iş Ayberk'in ameliyatına gelince en az benim kadar endişelenmişti. Onun başında günlerce durmuştuk. Üvey ailesinin bu durumu şüpheyle karşıladığı noktada babam onlara sussunlar diye para vermişti. Birde o ikisine yurt dışına çıksınlar diye bilet almıştı.
En nihayetinde giden gitmiş kalan kalmıştı. Bizse ameliyattan sonra Ayberk'i yanımıza almıştık. Başta itiraz eder gibi olsa da zorla ikna etmiştik. Şimdilerdeyse bu evde en iyi babamla anlaşabildiğini söyleyebilirdim. Ardından benimle. Afrodit, ona hala alışamamıştı. Büyük bir tosunu andıran kız kardeşim aklıma gelince odanın içinde bakışlarımı gezdirdim. Buralarda yoktu.
Pekala, umarım yine evin rastgele bir yerine işeyip sıçmıyordur.
"Kanka mı?" küçük erkek kardeşimin konuşmasıyla onlara odaklandım. "Peki," dedi, bu söylemi anlayışla karşıladığını belli edercesine başını sallarken, "Diyorum ki birader bu kolun içinden geçmişler. Acaba senin bu işte payın olabilir mi?"
"Benim seni yenmek için bu kadar küçük numaralar yapmama gerek yok." babam, o mükemmel, kimsenin zerre inanmadığı, fevkalade açıklamasını büyük bir inançla yapınca ister istemez hohlamalarımın arasında kıkırdadım. Bana kitlendi.
"Senin derslerin yok mu bakayım?"
Başımı onaylamaz anlamda salladım. "Bu sene staj senem olduğu için şimdilik çok yoğun değilim."
"Yalan söylüyor," araya giren Ayberk'le hohlamayı bırakıp şaşkınca onu izledim. "Daha geçen gün bana sınavlarının yaklaştığından söz ediyordu." babama beni şikayet ediyordu. Bunlar ne ara kendi aralarındaki sorunu bitirip bana dönmüşlerdi hiç anlamamıştım. Ayberk yeniden dudaklarını aralayınca "O sınavlarıma önceden çalıştığım için şu an vaktim var." diye çıkıştım.
Levent hoca hiç rahat bırakmayıp bana sürekli not atıyordu. Her notunun altına da "Behzat'ın ilgisini yatarak çekemezsin. Çalışkan ol." yazıyordu. Yeterince teşvik olduğumdan dolayı derslerime yoğun bir şekilde çalışıyordum. Her ne kadar şu birkaç gündür yaptığım yemeklerin sayısının artması beni yorsa da olsundu. Ben hem çalışkan hem de kocasını doyuran o kadın olabilirdim!
Ayberk tıpkı bir küçük kardeş antipatikliğiyle yüzünü şekilden şekle sokarken "Eminim vaktin vardır." dedi. Akabinde babamı dürtüp "Bence bu okumaz." diye bir çıkarımda bulundu.
İç çekip "Keşke okumasaydı," diyen babamla dumura uğradı. "Belki o zaman birlikte dünya turuna çıkabilirdik."
Dudaklarımda ister istemez bir gülümseme peyda oldu. Bulunduğum yerde adeta eriyip gittiğim sırada babama kocaman bir öpücük attım. Eliyle tutup kalbine götürünce utanarak "Ya baba," dedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/366627606-288-k663637.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEHZAT'IN HERASI
RomansaDoktor/öğrenci temalıdır, yaş farkı içerir. Bir tık yetişkin içerik barındırıyor olabilir. İlk bölümler textingtir. . Başlangıç tarihi: 07.04.24