otuz dört

12.2K 536 60
                                    

"...İşte sonrada not bırakıp gitmiş." 

Levent hoca elinde tuttuğu notu bana çevirdiğinde ellerimin arasındaki sıkma torbasına baskı uygulamaya son verdim. Kağıda yeniden göz attım. Üstünde babamın el yazısıyla "Ne kadar istiyorsun?" diye yazıyordu. Bunu yaklaşık iki saattir sindiremediğim gibi şimdide yine sindiremezken Levent hoca yerinde dikleşti, kağıdı görüş açımdan çekti ve "Sen iki işi bir arada yapamıyor musun?" diye sordu. Kapkeklerin üstlerine ganajı sıkmamı işaret ettiğinde dönüp bana hazırlattırdığı bütün keklerde göz gezdirdim.

San sebastian cheesecake, çikolatalı kapkek ve oreolu ıslak brownie. 

Behzat hocanın ağzının içi çok yara olduğu için yumuşak bir şeyler sipariş edeceğini söylemişti. Ben de buna gerek olmadığını benim yapabileceğimi söylemiştim. Planım çorba yapmaktı ama o beni mutfağa soktuktan sonra devamlı kek yaptırmıştı. Üstelik ne zaman çorba yapmaya kalksam "Behzat bunları çok sever!" diye itiraz etmişti. "Onu benden daha iyi mi tanıyorsun?" da deyince üstüne bir söz söyleyememiştim.

Ganajı kalan kapkeklerin üstüne sıkmaya devam ettiğim esnada kendi kendine konuştuğunu duydum, "Acaba bunlar yeter mi?" 

"Yeter tabii," dedim, sıkma torbasını yeni bir kapkeke hizalarken, "Hem hep burada kalacak değil ya. Evine geçtiğinde ben ona daha güzellerini hazırlarım."

"Behzat onlardan bana yedirmiyor işte." diye homurdandığında kaşlarım çatıldı. Şüpheyle ona yöneldim. Kağıdı bir o yana bir bu yana çeviriyor, dalgın bir ifadeyle "Benim uzun vadeli bir plan yapmam lazım." diyordu.

Sıkma torbasını bir köşeye bırakırken, "Bir ihtimal," dedim. Bakışları beni bulduğundaysa kekleri göstererek "Bunları size hazırlıyor olmayayım?" diye sordum. 

İnkar etmek adına yerinde dikleşti. Savunmasını kafasında büyük fontlarla yazdığını suratındaki ifadeden anlayabildim. Dudakları bir aralandı bir kapandı, bir aralandı bir kapandı, derken sonunda dayanamayıp "Eline gözüne dizine dursun. Ben senin hocanım, çok mu görüyorsun!" diye bağırdı. Bana.

"Bana bak hoca bozuntusu," elimle kapkeklerden birini alıp üstüne doğru bir adım attım, "Benim sevgilim içeride iki seksen yatarken," üstüne bir adım daha attığımda kaşları çatıldı. Ne yapacağımı anlamamış gibi "Ee?" deyince daha fazla dayanamadım. Kekimi olduğu gibi ağzına bastırdım. "Sen gelmiş bana burada kek yaptırıyorsun. Niçin? Kendi karnın için. Bana bak, bana." keki olabildiğince ezdiğim vakitlerde elimi uzaklaştırmaya çalıştı. Başarılı olamayınca kapkeklere uzandı.

Onun da benim yüzüme kek çarpacağı düşüncesi karnıma kramp sokarken keki bıraktım ve uzaklaştım. Bir süre için dudaklarında asılı kalsa da çok geçmeden yere düştü. "Umarım bu sana iyi bir ders olmuştur. Umarım bir daha beni ondan uzak tutmazsın, aramıza girmezsin." diye bastıra bastıra konuştuktan sonra tezgaha yöneldim. 

Ellerimi suyun altına tutup, kekten bulaşan yoğun çikolatayı tenimden arındırdım. En nihayetinde işim bitince kağıt havluyla ellerimi kuruladım ve ıslanan kağıt havluları çöpe attım. Levent hoca ise "Benimle 'senli benli' konuşamazsın." diye söyleniyordu. Sona doğru keyifli çıkan sesine karşın dönüp baktığımda dudağının etrafını yaladığını gördüm. "Güzel yapmışsın valla."

O an sinirlerime daha fazla hakim olamayacağımı her bir zerremde hissettim.

Ancak Behzat hoca içeride yatıyorken burada bunu döverek vakit kaybetmek istemediğimden derin derin nefesler alıp vererek mutfağın çıkışına ilerledim. Arkamdan birkaç söz daha etti ama dönüp bakmadım. Kapıdan çıktığım esnada homurdandım, "Saygısızlığımın nedenini aynaya bakınca görebilirsiniz."

BEHZAT'IN HERASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin