Bacağımı stresle sallarken gelip geçene bakmayı sürdürdüm. En nihayetinde oturduğum yerde huzursuzca kıpırdanarak arkama yaslandım, kollarımı göğsümün altına doladım ama böyle de olmayınca çareyi kolumu kaldırıp saate bakmakta buldum. Tam kırk yedi dakikadır burada bekliyordum.
Dürüst olmak gerekirse her geçen dakika daha çok geriliyordum. Kollarımı yeniden göğsümün altına dolarken derin bir nefes alıp verdim ve sakinleşmeye çalıştım. Hocaların odasının bulunduğu koridorda, Levent hocanın odasına en yakın koltukta oturmuş beni içeri çağırmasını bekliyordum.
Buraya kendi rızamla gelip onunla görüşmek istemiştim ama o o kadar işi olduğunu söylemişti ki neredeyse bu kadar çalıştığı için üzülecek kıvama gelmiştim. Gideceğim vakit oturup kendisini beklememi söylemişti. Ben bekliyordum beklemesine de onun hiç işi bitecek gibi değildi. Asıl sorun ettiğim bu süreçte Behzat hocaya horozu kendinin vermediğini söyleme ihtimaliydi.
"Dün geceyi hatırlamıyorsa," kafamı koltuğun yumuşak yüzeyine yaslarken "Sonsuza kadar böyle gitmeli." dedim. Herhangi bir hocamla herhangi bir konuda aramda gerginlik olsun istemiyordum. Gerçi bu herhangi bir konu değildi ama yine de görmezden gelebilirdim.
Kesinlikle görmezden gelecektim.
Dudağımın içini dişleyip düşüncelere daldığım sırada ne kadar vakit geçti bilmiyorum ama bir süreden sonra yan tarafımda birinin varlığını hissettim. "Ne yapıyorsun burada?" diye soran Bilgehan'la "Yok olmaya çalışıyorum." diye mırıldandım. Ardından ciddi bir cevap vermek adına doğrularak "Levent hocanın müsait olmasını bekliyorum." dedim.
"Bunun için niye bekleyesin ki?"
"O ne demek?"
"Levent hoca hep müsaittir."
Çatık kaşlarla gözlerimi kapıya diktiğim esnada yanımdaki tekli koltuğa da o oturdu. "Levent hocanın her sene sunum hazırladığıyla ilgili rivayetler yalandır. O dönem ortası sınıftaki öğrencilerine sunum hazırlamalarını söyler, not vereceğini ekler, güzel olması konusunda uyarır. Sonra aralarından en iyisini seçerek sonraki sene için ayırır."
Konuşmaya ara verdiğinde "Sunum hazırladığını söylemedi." diye bilgilendirdim. "Levent hocanın işi olmaz, Hera." diretince ona döndüm tam itiraz etmek için dudaklarımı araladım dedi ki "Levent hoca dersi bile öğrencilerine anlattırır."
"Şu an işi var."
"Levent hoca imza atmayı sevmediği için imzasını en iyi kopyalayabilenin sınav notuna on puan ekleyeceğini söyler. Mezun olana kadar da o kişinin hayatına çöker."
"Bana işi olduğunu söyledi," bir türlü ikna olmadığım için "Ne işi?" dedi.
Sormadığımı anımsayınca bir müddet yüzüne bakadurdum. Böyle bir amatörlüğü bana yakıştıramamış olacak ki cıkcıklamaya başladı. "Levent hoca ameliyatlara bile son dakika çalışır." bir çocuk cerrahı için kullandığı cümlelere karşın "O kadar da değildir." bakışı attım.
Başını onaylamaz anlamda sallarken "Seneye nasıl bir hoca olduğuna tanık olacaksın." dedi ve arkasına yaslandı. "Onun kadar sinirini bozan bir şey olmayacak. Hayır birde puşt herif mesleğinde çok iyi. Şikayette edemiyoruz ki."
Sessizce küfür ettiği sırada duyduklarımı sindirmeye çalıştım. Bir ihtimal, burada boşu boşuna bekliyor olabilir miydim? Son dersimden çıkalı epey bir zaman geçmişti ve ben onun keyfi için mi buradaydım diye düşününce sinirlerim bozuldu. Yanıma yerleştirdiğim çantamı alıp ayağa kalktım. Bir yandan çantamı koluma takarken bir yandan "Bana şans dile." dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEHZAT'IN HERASI
RomanceDoktor/öğrenci temalıdır, yaş farkı içerir. Bir tık yetişkin içerik barındırıyor olabilir. İlk bölümler textingtir. . Başlangıç tarihi: 07.04.24